Seçime yaklaştığımız şu günlerde, siyasetin hayatın her alanına nasıl nüfuz ettiğini daha iyi hissediyoruz.
Gündelik hayatımızın en küçük meselelerinde dahi, siyasi tarafgirlikler tezahür ediyor. Yakın akrabası, kırk yıllık dostu olsa bile siyaseten hasmı olan kişi ile kanlı bıçaklı olan, irtibatı kesenler oluyor.
Partizanlık her devirde vardı ancak bu kadar keskin ayrışmayı hayatımda görmedim. Eskiden, insanların temayülleri farklı olsa da medenice tartışılır, çoğunlukla tartışmaların sonunda birlikte gülünür ve geçilirdi. Rakip siyasiler çeşitli ortamlarda bir araya gelir, birbirlerine eğlenceli ve zekice sataşmalarda bulunurlardı. Öyle, kağıttan-prompterden yararlanarak konuşmazlardı. Hazırcevap adamların nüktedan çıkışları karikatürlere konu olurdu.
Şimdi, havadan sudan bahsederken biri “bu sene de hiç kış gelmedi, hep kurak geçti” dese, beriki cevap yetiştirir “falanca zihniyeti yüzünden bereket kesildi” diye. Pazar fiyatlarından şikayet edilmeyegörsün, hemen fiyat artışlarının sun’i olduğunu, gözü doymaz aracıların milleti kazıkladığını ve asıl dertlerinin de hükümeti zor durumda bırakmak olduğunu başka biri çıkar söyler.
O güne kadar adı sanı duyulmamış bir futbol takımı, hükümetten zevatın açık desteklerine mazhar olunca bir bakıyorsunuz şampiyon oluyor veya zirveye yakın bir yerde ligi bitiriyor. FalancaSpor iktidarın takımı, FilancaSpor taraftarları muhalif diye spor müsabakaları bile siyasi çekişme gölgesinde yorumlanır oldu. Bazı futbolcuların siyasi taraftarlıklarını açıktan sergiledikleri videolar da tuz biber ekiyor bu yaraya.
Şarkıcı, oyuncu, müzisyen gibi meşhur insanların gazetelere verdikleri demeçler, sosyal medya paylaşımlarında siyasi polemik aranıyor. Ağaçlar kesilmesin diye tweet atsa bir meşhur, anında yakasına yapışıyorlar “Asıl meselenin ağaç olmadığını bilmediğimizi mi sanıyorsun?”, “Büyük projelere karşı çıkan hain, terörist!” diyerek linçe başlıyorlar. Aynı kişi, bir devlet kurumuna teşekkür ettiğini söylediği anda öteki mahalle bu sefer başlıyor: “Vay dönek, kaç para verdiler sana?”, “Sarayda konserlere seni mi çağıracaklar, hayırdır ne bu güzelleme?”
Bu raddeye nasıl geldik?
En başta mukaddes değerler, bir zümrenin tekelindeymiş gibi davranıp istismara başladılar. Kendileri gibi düşünmeyen herkesi din düşmanı, hain, terörist ilan ederlerse ne olur? Birileri çıkıp onlara oy vermenin farz olduğunu, verilen oyların sırat köprüsünde berat olacağını söyler, öteki karşı tarafa oy verenlerin cehennemde yanacağını...
Devlet kurumları günlük siyasetin neferi gibi davrandı. Camilerde yapılan mitingler, hükümet politikaları ile uyumlu siyasi hutbeler insanları camiden soğuttu. Depremde ilk yardıma koşan insanlar durduruldu, yapılacak bir iş varsa devlet yapar denildi. Kurtarma şovları esnasında şikayet edenleri nankörlük ve hıyanetle suçladılar. Asıl görevi yardım dağıtmak olan kurumlar parasıyla malzeme ve hizmet sattı.
Ölü sayısı, işsiz sayısı, enflasyon gibi açıklanan resmi rakamlara insanlar artık hiç inanmaz oldu. Muhalefet tarafının miting yapacağı şehir için AFAD, bir gün öncesinde şiddetli yağış ve fırtına uyarısı yaptı. YSK, daha önce hiçbir seçimde uygulamadığı ve kanunda olmayan bir konuyu seçim günü öğleden sonra duyurdu, mühürsüz pusulalar da geçerli sayıldı. İstanbul Büyükşehir Belediye seçiminde bir zarftan çıkan dört pusuladan sadece biri iptal edildi, seçim tekrar edildi.
İyi ve güzel olan ne varsa, öyle sahiplendiler ve bu sahiplenmeyi öyle abarttılar ki, kendilerini eleştiren herkes o güzel şeylere de karşıymış gibi davrandılar. TOGG mesela... Başarılı ve güzel bir proje olabilir. Ancak eksik ve gediklerinin olmadığı anlamına gelmiyor. Dünyaya meydan okuyoruz, bütün otomotiv devleri kıskanıyor diye şişirmek başta o projeye zarar verir. Bu atılım ne kadar iktisadidir diye tartışmayalım mı? Bu projede kullanılıyor olup başka hiçbir marka ve modelin sahip olmadığı bir özelliği yoksa nasıl dünyayı titretebilir? Yaygın kullanılabilmesi için gerekli altyapı, servis ağı, şarj istasyonları hazır mı? İnsanımızın alım gücüne ne kadar yakın? Bunlar konuşulmasın mı?
Velhasıl, büyük sevinçler ve güzel projeler kadar emsali görülmemiş musibetler dahi milletimizi bir araya getiremez olduysa, bu tablonun oluşmasına sebep olanlar oturup düşünmelidir.
Otobüs hizmeti veren, çöpleri toplayan belediye seçimlerinde devletin bekası tehlikeye girmez. Bir partiye oy vermek veya vermemek sizi dinden çıkarmaz. Seçilecek olan insanlar Allah’ın veya İslam’ın temsilcisi değildir. Dünveyi bir kurum olan devlet mekanizmasını çalıştıracak fanilerdir. Bu işi yaparken rüşvetler, yolsuzluklar, adam kayırmalar, talanlar gibi pek çok haksız kazançlara bulaşacakları gibi, iş bilmezlik veya kötü niyetle türlü türlü hak gaspları ve adaletsizlikere de sebep olabilirler. Devlet yönetirken sorumlu davranabilecek, şeffaf ve hesap verebilir olacak, insan hak hürriyetlerine saygılı kişileri seçmek istiyoruz.
Bu meseleler yüzünden kalp kırmaya değmez, önümüz bayram... Mümkünse dost ortamlarında bu konulara girmemek en iyisi...