“Biz, dindar insanların bütün selametini ve refahını, dine hizmet eden ve kendi de dindar olan insanlara oy vermekte buluyoruz, bize karışma!”
İnsanların takva derecesini Allah bilir. Kalplerini biz bilemeyiz, sadece muttali olabildiğimiz hareketlerini değerlendirebiliriz. Bulundukları mevkilerdeki görevlerini muntazaman yerine getirebilmek için dindar olmaları şart değildir. Dine ilişmemeleri din ve dindarlar için yeterlidir. 2020 yılında yapılan İslamîlik endeksine göre İslam’a en uygun yaşayan ülkeler sıralamasında Türkiye 100. sırada çıkmış. Dine nasıl hizmet edilmiş acaba?
“Kamuda başörtüsü problemi kalmadı. Faizi indirdiler, Ayasofya’yı açtılar, İmam-Hatip okulları çoğaldı, yeni ve güzel camiler inşa ettiler, yöneticilerimiz çok güzel Kur’an okuyorlar...”
Zahiren görünen, reklamını yaptıkları işlerle hakikatte olan biteni karşılaştırmak lazım. Gelişmiş ülkelerde dini inancı ne olursa olsun herkesin inandığı şekilde giyinmesini güvence altına alan düzenlemeler mevcut. Hâlihazırda bizdeki uygulama, sadece şu anda ilişilmiyor oluşudur. Yönetime gelen hiç kimsenin itiraz edemeyeceği ve kaldıramayacağı bir inanç hürriyeti teminatı oluşturmak çok mu zor?
Bankalara borç verirken düşük faiz uygulamaya başladılar, doğru ama ticari hayatta uygulanan bütün faizler yükseldi. Her fırsatta vatandaşları faiz ile borçlanmaya çağırıyorlar. Bankalara kredi ve kredi kartı borcu olmayan vatandaş kalmadı gibi. Dolar kurunu yükseltmemek için, parası olan insanlara devlet eliyle faiz verildi, hem de fakir halkın sırtından alınan vergilerle. Bunun adı da faizle mücadele, öyle mi?
VİP girişleri olan lüks ve şatafatlı camilerle İmam-Hatip’ler açılıyor ama ateist ve deistlerin sayısı tarihte hiç olmadığı kadar arttı. İnşaatından birilerinin kazançlı çıktığı ve içine siyaset sokulan ihtişamlı binalar hizmet etmeye yetmiyor demek ki.
İslam’a hizmet edilmişse, İslami değerlerin yükselmiş olması gerekmez miydi? Nerede toplumsal huzur, barış, refah ve bereket? İslam, selamette olmaktır. Kendimizi güvende hissedebiliyor muyuz? Çeteler, mafyalar sokaklarda cirit atıyor. Yerlileri yetmiyormuş gibi enva-i çeşit uluslararası mafya, güpegündüz AVM’lerde birbirleri ile hesaplaşır oldu. Dolandırıcılar, kara para aklayıcıları, uyuşturucu tacirleri elini kolunu sallaya sallaya dolaşıyor. Otellere, restoranlara, liman işletmelerine çöken çökene...
Üretim, yatırım ve ticaret erbabı sürekli diken üstünde; haraç için kapısını kim çalacak endişesi, rüşvet vermeden işlerini yürütememe, tanıdık ve torpil olmadan büyük işler alamama gibi dertleri var. Her an, yeni bir vergi düzenlemesi getiren bir kanun çıkması muhtemel. İhracattan kazandığınız parayı 6 ay içinde yurtiçine taşıyın dendi, yetmedi, onun en az %25’ini TL’ye çevirmek zorundasınız dendi, o da yetmedi o oranı %40’a çıkardılar. Sermaye hareketlerini kısıtlayacak hangi düzenlemenin getirileceğinin kestirilemediği bir ortamda nasıl güvenli bir ticaret yapılır? Yurtdışından yatırım için kim parasını getirip emanet eder? Üstelik başı sıkıştığında hükümet, istediği bir esnaf/tüccar grubunu günah keçisi olarak belirleyip, ekonomideki bütün krizlerin sebebi olarak ilan edebiliyor.
İnsanlar, gösteri ve yürüyüş gibi kanunlarla teminat altına alınmış haklarını kullanamadıkları gibi, konuşmaya bile korkar oldu. Nemelâzım, başıma bir şey gelmesin diyerek kendi kendilerine sansür uyguluyor. İddianamesi bile yazılmadan yıllarca hapiste tutulanlar var. İltisak diye bir şey tutturmuşlar, lahmacun siparişini getiren kurye ile telefon görüşmenizden terörle iltisaklı hale gelebilirsiniz. Cep telefonunun bir terör zanlısıyla (suçlusu olduğu ispat edilmese de olur) aynı baz istasyonundan sinyal almasını bile iltisak sayan zihniyet, herkesi terörist ilan edebilir. AİHM ve AYM kararları hiçe sayılabiliyor.
Geçenlerde arkadaşlarla 12 Angry Men/12 Öfkeli Adam filminden bahsediyorduk. Türkiye mahkemelerinde jüri sistemi olsa nasıl işlerdi diye sorulunca “Tek Öfkeli Adam” filmi olurdu, dedim. Tek öfkeli adam, davaların hem jürisi, hem avukatı, hem savcısı, hem de hâkimi olabiliyor çünkü. “Onu öyle bırakmam” dediği insanlar anında tutuklanıyor.
(Yarın devam edecek)