Dünyevî işlerin yönetilebilmesi için ölçme ve değerlendirme önemlidir. İlgilenilen nesne veya olayın sayısı, şiddeti veya büyüklüğü sayılarla ifade edilir. Bir önceki dönemle veya benzer başka bir olayla karşılaştırılır ve yorumlanır.
Sayılar objektiftir ve genellikle yalan söylemez. Tabiî; neyi, nasıl ölçtüğünüz ve kullandığınız birimler ölçüm sonuçlarını etkiler. Meselâ, bir çukur ayna kullanıyorsanız, elde edeceğiniz görüntü, cismin aynaya olan uzaklığına göre uzayıp kısalabilir. Hatta, cisim düz durduğu halde tepetaklak olmuş bir görüntü bile oluşabilir. Gerçek cismi istediği yere konumlandıran bir gözlemci, işine geldiği zaman cismin, gelmediği zaman ise görüntünün ölçülerini kullanarak çok sayıda farklı büyüklük hikâyesi çıkarabilir.
Mevcut iktidarın en çok sevdiği şeylerden biri, açıklama yaparken bolca sayı vermek. Olumlu bir gelişmeyi nazara vermek istediklerinde büyük ve küsuratlı rakamlar veriyorlar. Böyle olunca hem gerçeğe daha yakın duruyor hem de hesaplaması daha zor geldiği için yıldırıcı bir etkiye sahip oluyor. Adeta, “ortaya öyle bi’ rakam bırakalım ki, akılları baştan alsın” diyorlar.
Meselâ, 5 milyar ağaç diktiklerini iddia ediyorlar. İnanmayan, gitsin saysın diye de ekliyorlar. Ülkenin yüzölçümü belli, iktidarda kalınan süre belli... Bundan beş altı sene önce söylendiğini hatırlıyorum, ama diyelim ki bu söz, bugün söylenmiş olsun. 19 yıllık iktidar süresini de 20 olarak yuvarlayalım. O kadar ağaç sayısına ulaşmak için günde ortalama 694 kadar ağaç dikilmiş olması lâzım. Üstelik 814.578 km2 alana sahip ülkemizde (değişmiş olabilir, denizlere yapılan dolgularla sürekli büyüyoruz) çölleri, kayalık alanları, binalarla kaplı yerleri, gölleri ve akarsuları da ağaç ekilebilir alan olarak kabul edersek, yaklaşık olarak 12 metreye bir ağaç dikilmiş olmalı. Bu kadar ağacımız olsa adımız Ormanlı Cumhuriyeti olurdu her halde...
“Üçüncü ayın 15’inde tam 315 tesisin toplu açılışını yapıyoruz” gibi duyurular yapıyorlar, tesislerin adını bilen yok! Çok alay konusu olduktan sonra, liste yayınlamaya başladılar. Listede 50 yıl önce açılmış olan da, üç beş yıl önce açılan da, hatta henüz ortada olmayan tesisler de bulunabiliyor.
Mültecilere 40 milyar dolar para harcadık diyorlar, harcama kalemlerini gösteren faturayı bugüne kadar gören olmadı. 128 milyar dolar rezervi erittiler. Gittikçe düşen rakamları her seferinde arttırdıklarını söyleyerek ilân ettiler. Ekonomik küçülme yaşansa negatif büyüdük deyip işin içinden çıkıyorlar. İşyerleri iflâs ediyor, işsizler her geçen gün artıyorken nasıl oluyorsa ekonomik büyüme kaydediyoruz. Son çeyrek büyüme oranımız % 21.7 çıktı. Geçen seneye göre geliri bu oran ve üstünde artan vatandaşlar el kaldırabilir mi? Yok mu? En son hangi düğünde evlenen çifte düğün hediyesi olarak çeyrek altın taktığını hatırlayan var mı?
Saraylar yapıp odalarıyla övünüyorlar. İhtişamımız, itibarımız arttı diyorlar. Okul binalarını sayarak eğitime ne kadar önem verdiklerini anlatıyorlar, ama okuduğunu anlamaktan aciz öğrencilerin nasıl yetiştirildiğinden bahsetmiyorlar. Devlet okulları kayıt alırken, gerekli belgeler listesine IBAN numaraları da ekliyor. Yeni açılan devasa hastane binalarını gösterip sağlık alanındaki gelişimimize işaret ediyorlar, ama MHRS kullanarak bazı bölümlerden randevu almak için aylarca beklediğimizden hiç söz eden yok. Beklemeye tahammül edemiyorsan, yallah özel hastanelere!
Dünyanın en büyük adalet sarayı bizde, Avrupa’nın en geniş adliyesini inşa ediyoruz diyerek adalet sistemini geliştirmekle övünüyorlar. Adaletin artık merdiven altında olmadığının ispatı mı bilmiyorum, İstanbul Anadolu yakasındaki adliye binasında merdiven yokmuş. Adana adliyesini ise cam tavanlı yapmışlar, harareti ile meşhur Adana adliyesinde yaz aylarında sera etkisi altında çalışmak zorunda olan insanlara Allah sabırlar versin.
Adlî yıl açılışı ile birlikte hizmete açılan yeni Yargıtay binalarının hayırlara vesile olmasını dileriz. Mafyaların cirit attığı, siyasileri maaşa bağladığı ve iş adamlarının mallarında alenen “çöktüğü”, uyuşturucu tacirlerinin, hatırlı kişilerin tavassutuyla serbest bırakıldığı, kara paracı ve dolandırıcılara gazetecilerin aracılık ettiği, ortada bir mahkeme kararı olmaksızın fişleme dosyalarına istinaden işinden kovulmuş veya hapis cezası almış kişilerin haklarını almak için dâvâ bile açamadığı, sesini duyurmak için sosyal medyadan başka hiçbir şansı kalmamış olan insanların olduğu bir ülkede, Hz. Ali’ye atfedilen “devletin dini adalettir” sözüne binaen Allah devletimizi ADAİST* olmaktan korusun...
*: Adaist, “adalet istemeyen” ifadesinin kısaltmasıdır.