Bir zamanlar cumhurbaşkanlığı seçimi için çatı aday çıkaran tarafta iken, 7 Haziran 2015 seçimi sonrası yön değiştiren Bahçeli, akabinde ülke yönetimi konusundaki fiilî duruma kanunî bir boyut kazandırmak için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ve dünya üzerinde eşi bulunmayan sistemin Meclis’e getirilmesine ve referanduma gitmesine önayak olmuştu.
O günlerde “Fiilde Çatı” başlıklı bir yazıda şöyle demişiz: “Vaktiyle çatı adayı çıkarmış ve bugünkü fiilî durumdan rahatsız olup hukukîleşmesi gerektiğini savunan biri fiilde çatıya dikkat ederek hareket etmelidir. Kısaca fiilin ‘geçişlilik’ derecesini öğrenmeli, başka durumlara geçiş için kullanılmayacağından emin olmalıdır. Nesne alıp almadığına dikkat etmelidir. Kendisinin etken mi yoksa edilgen mi kalacağını görebilmeli, atacağı bütün adımların kendilerine dönüşlü bir etkisi olacağını bilmelidir. Çatı önemlidir…”
Erken seçim talebinden mahkûm affına kadar pek çok konuda istediği şeyi yaptıran Bahçeli’nin etken fiiller kullandığına ve iktidardan kendisine dönüşlü fiilleri tercih ettiğine bakılırsa fiilde çatı meselesinden şu ana kadar kârlı çıktığını söyleyebiliriz. Yakın zamanlarda üniversite sınavlarının kaldırılmasını istedi. Çok geçmeden YKS sonuçları açıklandı ve sınava giren adaylardan % 32’sinin barajı geçemediği ortaya çıktı. Neredeyse, her üç adaydan biri barajı geçemedi! Sayın Bahçeli, yine fiilî duruma hukukî bir hüviyet kazandırmak için baraj puanlarının düşürülmesini istedi. Jet hızıyla hazırlanan teklif Cumhurbaşkanı’na sunuldu ve kabul edildi.
Bu hamlesiyle iktidar, daha çok gencimizin yüksek tahsil yapmasına vesile olmak istiyor gibi. Neden istemesin? Lise gibi ilçelerde bile kurulan üniversitelerin kontenjanları dolmuş olacak, yerleşen gençler okul kazanmanın keyfiyle başka şeylere kafa yormayacak, gelecekle ilgili endişelerini okul bitimine kadar erteleyecek ve bu süre içerisinde işsiz de sayılmayacaklar. Gittikçe yaklaştığını hissettiğimiz seçim öncesi gençlerin memnun edilmesi önemli tabiî... Daha çok öğrenciyi şehirlerinde gören esnaf da bayram edecek, daha ne olsun!
Bir sonraki aşamada, barajı geçebilmek için adayların ittifaklarına da yeşil ışık yakacaklar mı acaba? Kurbanda danaya girer gibi yedi kişinin bir diplomaya ortak olduğunu düşünsenize... Ya da çoklu baro sistemi gibi çoklu sınav merkezi sistemine geçilir mi? Bu soruları bize sorduran, iktidarın başka konularda müşahade ettiğimiz problem çözme metotlarıdır.
Öncelikle, hiçbir konuda iktidar mesul değildir. Ortada bir aksaklık varsa ve atılabiliyorsa suç dış mihraklara atılır. Olmadı, dış mihrakların içerideki uzantıları da iş görür. En kötü ihtimalle takdir-i İlâhî eseri bir şeyler olmuştur ve kimsenin yapabileceği bir şey yoktur denilir. Bununla birlikte, o problemi çözme konusunda dünyaya örnek oldukları anlatılır.
Orman yangınları ilk çıktığında hemen Yunanistan’ı ve içerideki işbirlikçilerini işaret ettiler. Eksik ve ihmalleri soran kişileri ihanetle ve yakanlarla aynı tarafta bulunmakla suçladılar. Afet üzerinden siyaset yapmakla suçlayıp birlik ve beraberliğe çağırdılar, ama bütün dünyanın bizi konuştuğunu söyleyerek ve olmayan uçaklarımızı komşulara göndermek isteyerek siyasî şovlara devam ettiler.
Düşünüyorum da, Çernobil faciası AKP iktidarı döneminde ve Türkiye’de yaşanmış olsaydı... Önce inkâr ve örtbas teşebbüsleri gelirdi. Sesini, kokusunu, dumanını ve radyasyonunu yedi düvel duyup rezil olunca, hemen bizi kıskanan bir ülkenin parmağı sorgulanırdı. Bir sonraki adımda da destansı kurtarma çalışmalarından bahsedilirdi. Konuya yabancı vatandaşlarımız için Çernobel Ödülü aldığımızı söyleyen troller bile çıkardı. Şöyle bir türkü bile yakılırdı meselâ:
“Nükleerlerinde sezyum bulunur
Çernobillerinde ödül alınır
Reaktörde atomlar bölük bölük bölünür
Kâtip arzuhalim yaz millete böyle
Kul olayım ihaleyi alacak ellere
Kâtip yaz şartnameyi böyle
Kullanım garantileri düzeyim şirin müteahhitlere
Kâtip yaz şartnameyi böyle”
Üniversite sınavı sonuçlarındaki başarısızlığın da sorumlusu iktidar değildir, kısa aralıklarla sil baştan yenilenen eğitim sistemi değildir, kendi dilinde okuduğunu anlamakta zorlanan öğrenciler değildir, lise müfredatına uygun soru sormayan sınav sistemi değildir, peki kimdir? Tabiî ki barajlar! O hain barajlar indirilerek Merkel’e “üfff” dedirten sayıda üniversite öğrencisi yakalamışız, daha büyük başarı var mı?
Öğrencilerin bile dert etmediği sınavlardaki barajları düşürenler, acaba Karadeniz bölgemizin sular ve seller altında kalmasında önemli bir sebep olan barajlar, dere kenarlarına verilen imar izinleri, turistik tesisler için kesilen ağaçlar, maden aramak için katledilen tabiat hakkında ne düşünüyor?