Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin Ayasofya ile ilgili hassasiyeti ve Ayasofya’nın tekrar ibâdete açılması yönündeki ısrarını Risâle-i Nur Talebeleri net olarak bilirler.
Bu konu Nur Talebelerinin her zaman gündeminde olmuş ve Ayasofya’nın ibâdete açılması konusundaki hassasiyetlerini Bediüzzaman’dan aldıkları hakîkat derslerine binâen devamlı gündemde tutmuşlardır. Elbette bu hassasiyetin çok önemli cihetleri vardır. Çünkü Ayasofya fethin sembolü ve İslâm’ın fütûhatının âlemi hükmündedir. Özellikle Ayasofya’nın kapatılarak müzeye çevrilme zamanı da dikkate alınması gereken ehemmiyetli bir devrin mukaddimesi hükmündedir.
Ayasofya bir devrin kapanıp yeni bir devrin açılma zamanına da işaret ederek, âhirzamânda vuku’ bulacak olan İsevîlik şahs-ı mânevîsi ile Müslümanlık şahs-ı mânevîsinin ittifakına da hizmet edecek konumdadır. Böylece “mânen Hıristiyanlık bir nevi İslâmiyete inkılâp edecektir. Ve Kur’ân’a iktida ederek, o İsevîlik şahs-ı mânevîsi tâbi ve İslâmiyet metbû makamında kalacak, din-i hak bu iltihak neticesinde azîm bir kuvvet bulacaktır.” 1
Bediüzzaman Hazretleri’nin “Hem bu kahraman milletin ebedî bir medar-ı şerefi ve Kur’ân ve cihad hizmetinde dünyada pırlanta gibi pek büyük bir nişanı ve kılınçlarının pek büyük ve antika bir yadigârı olan Ayasofya Câmii…” 2 tesbiti Ayasofya’nın mâhiyetini ve konumunu ne kadar veciz ve ehemmiyetli ifadelerle anlattığını görüyoruz. Bu mâhiyette bulunan Ayasofya Câmii’nin puthaneye çevrilmesini Bediüzzaman Hazretleri kesinlikle kabul etmiyor.
Mes’elenin siyâsî noktalarını işin ehline havale ederek Risâle-i Nur Külliyatı’ndan Ayasofya’nın mâhiyeti ve konumu ile ilgili Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin düşüncelerini aktarmak niyetindeyiz.
Öncelikle şunu sormak istiyoruz. Ayasofya cami midir? Kilise midir? Yoksa müze midir? Ayasofya’nın mâhiyeti noktasında Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri eserlerinde neler söylemiştir? Bunları inşâallah toparlayarak paylaşmaya çalışalım.
Bediüzzaman’ın ifadesiyle Ayasofya camidir
Tarihçe-i Hayat ve Konferans’ta yer alan ifadelere göre Bediüzzaman’ın Ayasofya Camii’nde namaz kıldığı görülmektedir. ”Ve bir namaz vakti, Ayasofya Câmii’nden çıkılıp…” 3 Görüldüğü üzere bu hadise Bediüzzaman Hazretleri’nin 1907’de İstanbul’da bulunduğu bir zamanda Ayasofya Camii’nden çıkıldıktan sonra “çayhâne”ye oturulduğunda, Şeyh Bahîd Efendi ile münâzara hadisesinin yaşandığını göstermektedir. Demek ki Şeyh Bahîd Efendi ile münâzara bir namaz vakti, Ayasofya Camii’nden çıkıldıktan sonra yaşanmıştır. Böylece Bediüzzaman’ın Ayasofya Camii’nde namaz kıldığı, hatta elli bin adama takdir ile nutkunu dinlettirdiği de bilinen bir hakîkattir.
Ayasofya’nın Risâle-i Nur Külliyatı’nda defaâtle Ayasofya Camii şeklinde ifade edildiği görülmektedir. Bunların delillerini sırasıyla kısa kısa göstermek istiyoruz. İşte Ayasofya’nın Üstad Bediüzzaman Hazretleri tarafından Risâle-i Nur Külliyatı’nda “Câmi” olarak ifade ettiği yerler:
Bediüzzaman Hazretleri “Ayasofya Camii, ehl-i fazl u kemalden mübarek ve muhterem zâtlarla dolu olduğu bir zamanda…” 4; Ayasofya gibi kubbeli bir camiin kubbesindeki taşlarını durdurmak vaziyeti…” 5; “Ayasofya’nın bânisi inkâr edildiği takdirde” 6; “Ayasofya Camii’nde elli bin adama takdir ile nutkunu dinlettiren bir adam” 7; “Ayasofya Camii’nde meb’usana hitaben feryad ettim.” 8; “Ayasofya Câmii ehl-i fazl u kemalden ilâ âhir...” 9; “Sonra gider.. Ayasofya gibi gayet muazzam bir câmiye, Cuma gününde dâhil olur.”10; “Ayasofya Camii’nde meb’usana hitaben feryad ettim.” 11 diyerek Ayasofya’nın cami olduğunu açık ve net ifadelerle söylüyor. Ayasofya cami değildir diyenlere bu kadar delil yetmez ise başka söylenecek söz olamaz.
Ayrıca Bediüzzaman Hazretleri “Ayasofya Mevlidi’nde …” 12 ve “Ayasofya’da, Bayezid’de, Fatih’te, Süleymaniye’de umûm ulema ve talebeye hitaben müteaddid nutuklar ile şeriatın ve müsemma-yı meşrûtiyetin münasebet-i hakikiyesini izah ve teşrih ettim.” 13 diyerek de 31 Mart hadisesinde Ayasofya’da nutuk söyleyerek yatıştırıcı bir rol oynadığını belirtiyor. Görüldüğü gibi Bediüzzaman Hazretleri Ayasofya’yı defaatle “Ayasofya Camii” olarak ifade ediyor ve Ayasofya’nın tekrar ibâdete açılmasını özellikle Ahrar Demokratlar’dan talep ediyor ve Adnan Menderes’e bu talebini mektupla iletiyor. İşte o mektuplardan bir tanesi şudur: “Adnan Menderes’e gönderilmek niyetiyle evvelce yazılan içtimaî hayatımıza ait bir hakikatın haşiyesini tekrar takdim ediyoruz. Eskilerin lüzumsuz keyfî kanunları ve sû’-i istimalleri neticesinde, belki de tahrikleriyle zuhur eden Ticanî mes’elesini dindar Demokratlara yüklememek ve âlem-i İslâm’ın nazarında Demokratları düşürmemenin çare-i yegânesi kendimce böyle düşünüyorum: Ezan-ı Muhammedî’nin (asm) neşriyle Demokratlar on derece kuvvet bulduğu gibi; Ayasofya’yı, beşyüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmek ve halen İslâm’da çok hüsn-ü tesir yapan ve bu vatan ahalisine âlem-i İslâm’ın hüsn-ü teveccühünü kazandıran, yirmisekiz sene mahkemelerin muzır cihetini bulamadıkları ve beş mahkeme de beraetine karar verdikleri Risale-i Nur’un resmen serbestîsini dindar Demokratlar ilân etmeli ve bu yaraya bir nevi merhem vurmalıdırlar. O vakit âlem-i İslâm’ın teveccühünü kazandıkları gibi, başkalarının zalimane kabahatları onlara yüklenmez fikrindeyim. Dindar Demokratlar, hususan Adnan Menderes gibi zâtların hatırları için, otuzbeş seneden beri terk ettiğim siyasete bir-iki saat baktım ve bunu yazdım. Said Nursî” 14
Ayrıca 1950’den sonraki Demokrat İktidarları döneminde Bediüzzaman’ın Ankara’ya gelişlerinin altında yatan mühim sebeplerden birinin de yine Ayasofya’nın ibâdete açılması olduğunu aşağıdaki mektuptan anlıyoruz. Bediüzzaman bu mektupta şu ifadelere yer veriyor: “Ankara’ya bu defa geldiğimin mühim bir sebebi, İslâmiyet’e ciddî tarafdar Dâhiliye Vekili Namık Gedik’i görmek ve İslâmiyet’in kahramanı olan Adnan Bey’e ve Tevfik İleri gibi mühim zâtlara bir hakikatı söylemektir ki: Hem Demokrat’a ezan-ı Muhammedî gibi çok kuvvet vermek ve Risâle-i Nur’un neşrine müsaadesi gibi çok tarafdar olmak ve âlem-i İslâm’ı, hattâ bir kısım Hıristiyan Devletlerini de memnun etmek için, Ayasofya’yı müzahrefattan temizleyip ibâdet mahalli yapmaktır. Ben ise; bu mes’ele için, otuz sene siyaseti terk ettiğim halde, bu nokta hatırı için Namık Gedik’i görmek istedim ve geldim. Adnan Bey, Namık Gedik ve Tevfik İleri gibi zâtların hatırı için başka yere gitmedim.” 15 Buradan da anlaşıldığı gibi Bediüzzaman Hazretleri’nin Ayasofya’ya ne kadar ehemmiyet verdiği anlaşılıyor.
Ey mücâhidîn-i İslâm! Ey ehl-i hâll ve’l-akd! Geliniz İstanbul’un fetih sembolü, Fatih’in emâneti ve Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin en ehemmiyetli hedeflerinden biri olan Ayasofya Camii’ni ibâdete açınız ve bu şerefle yâd olunuz. Ayasofya’nın hicab perdesini yüzünden ve bu kahraman milletin ebedî bir medar-ı şerefi ve Kur’ân ve cihad hizmetinde dünyada pırlanta gibi pek büyük bir nişanı ve kılınçlarının pek büyük ve antika bir yadigârı olan Ayasofya Camii’ni hak ettiği hürriyetine kavuşturunuz. Böylece Ayasofya’yı müzahrefattan temizleyip ibâdet mahallî yaparak Bediüzzaman Hazretleri’nin de müjdesinin tahakkukuna vesile olunuz.
Dipnotlar:
1- Mektubat, s. 95. 2- Şuâlar, s. 615. 3- Tarihçe-i Hayat, s. 84. 4- Mektubat, s. 701. 5- Lem’alar, s. 903. 6- Mesnevî-i Nuriye, s. 116. 7- Şuâlar, s. 712. 8- Tarihçe-i Hayat, s. 10. 9- Emirdağ Lâhikası-I, s. 422. 10- Lem’alar, s. 437. 11- Tarihçe-i Hayat, s. 103. 12- Tarihçe-i Hayat, s. 104. 13- Tarihçe-i Hayat, s. 101. 14- Emirdağ Lâhikası-II, s 765. 15- Emirdağ Lâhikası-II, s. 865.