Bir sahabenin günlüğü - Salİha Ferşadoğlu |
Şaka Rebiü’l-Evvel, Hicretin 10. Senesi, Medine İkindi namazına epey vakit vardı. Ama dışarıda öyle bir sıcak vardı ki mescide gitmekten başka yol yoktu. Ben de hemen mescide gittim. İçeri girdiğimde Peygamberimiz (asm) ve etrafındakiler bir şeye gülüyorlardı. Hem de o kadar içten gülüyorlardı ki, şaşkın şaşkın onlara bakakaldım. Benim halimi görünce daha çok gülmeye başladılar. Dikkatimi çeken, neredeyse Peygamberimizin (asm) inci tanesi dişlerinin çoğunun görünmesiydi. Yanlarına gidip neler olduğunu sordum. Cevap vermelerini birazcık bekledim. Çünkü hâlâ gülüyorlardı. Sonra içlerinden biri beni bir kenara çekti ve anlatmaya başladı: “Hz. Ebû Bekir, Nu’ayman ve Suvaybıt İbn Hermele ile ticaret maksadıyla Busra’ya gitmişti birkaç ay önce. Nu’ayman erzakları gözetlemekle sorumluymuş. Suvaybıt da şakacı biridir. Ondan biraz yiyecek istemiş, Nu’ayman vermeyince kızmış, ona ben seni kızdırmasını bilirim demiş. Bir müddet sonra bir kavme uğradıklarında Suvaybıt o kavme şöyle demiş: ‘Benim bir kölem var, satın alırsanız ucuza vereceğim.’ Kabul etmişler. ‘Ancak kölem biraz çenebazdır. Size köle olmadığını söyleyip, hür olduğunu iddiâ edecektir. Eğer o böyle dedi diye almaktan vazgeçecek olursanız şimdiden söyleyin almayacağınızı. Yoksa kölemle benim arama fitne sokmayın.’ Adamlar kabul etmişler ve on deve mukabilinde Nuayman’ı satın almışlar, onun onca bağırıp çağırmasına rağmen. Derken durumu Hz. Ebû Bekir’e haber vermişler. Hz. Ebû Bekir hemen o kavme gidip, develeri teslim etmiş ve Nu’ayman’ı kurtarmış. İşte az önce Suvaybıt, mescitte bu olayı anlatıyordu. Peygamberimiz (asm) ona nasıl gülüyordu, görmeliydin.”* Şu Suvaybıt ne komik bir arkadaştı. Ne cesaretti yol arkadaşını köle olarak satmak… Peygamberimizi (asm) bile böyle derinden güldürebilmişti. İyi ki köle niyetine satılan ben olmadım. Bu gülünç hikâyeyi hatırladıkça gülümseyeceğim...
*Kütüb-i Sitte, 17: 1121 |
11.09.2009 |