DENİZCİNİN RAMAZANI - VEHBİ HORASANLI |
Ummadığın taş baş yarar Askerî okuldaki ikinci yılımda Ramazan ayı oldukça farklı olmuştu. Zira Ramazan orucu bu sene Türk öğrencilerine de serbest bırakılmıştı. Hatta oruç tutmak isteyen öğrencilerin isimlerini yazdırmaları istenmişti. Benimle birlikte sınıfımızdan 50–60 öğrenci ismini yazdırmıştı. Tabur komutanımız bu sayıdan hoşlanmamış olacak ki bütün öğrencileri topladı. Yaz aylarına rastlayan Ramazan ayında oruç tutmanın çok güç olacağını, spor ve askerî eğitimin yanı sıra derslerin de oruç tutmaya mani olduğunu söyledi. Bu esnada okulun basketbol takımında oynayan ve başarılı bir oyuncu olan bir arkadaşımız “Müracaatım var komutanım” diyerek taburun önüne çıktı. Pek dindar birisi olmadığı için “Bakalım neler yumurtlayacak?” diye beklerken büyük bir sürpriz ile karşılaşmıştık. Bu öğrenci “her türlü güçlüğe rağmen oruç tutmak istediğini” söyledi. Ben de dâhil olmak üzere bütün arkadaşlarım onun bu cesaretinden dolayı bir hayli şaşırmıştık. Komutan ise bir hayli sinirlenmiş, “Ne haliniz varsa görün” diyerek taburu terk etmişti. İlginçtir, komutanın ayrılmasından sonra yeni bir liste yapılmıştı ve bu liste önceki listeye göre daha kalabalıklaşmıştı. Bu olay bana şunu öğretti ki, “hiçbir zaman ön yargılı olmak doğru değildir”. İnsanların ne zaman nasıl tepki vereceği belli olmaz. Zira biz onların iç dünyalarını bilemeyiz. Belki annesinden veya bir büyüğünden çok güzel dersler almış, kendisini eğitmiş olabilir. O yüzden insanların tutum ve davranışlarından hatta konuşmalarına ve giysisine bakıp hüküm vermemek gerekir. Nice insanlar vardır ki güzel bir davranış sayesinde hidayete kavuşur. Peygamberimiz (asm) “Bir kişinin hidayetine vesile olmak sahralar dolusu kırmızı koyunu sadaka vermekten hayırlıdır” meâlinde buyurarak, kavl-i leyyin ile yaklaşmanın ve imânî konularda önyargılı olmadan güzel ifadeler kullanmanın önemini vurgulamaktadır. Rabbim, hepimizi hidayete kavuşan kullarından eylesin… |
11.09.2009 |