22 Ağustos 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Ramazan

Ramazan bahardır

Semâyı kuşatan bulutların, kasvetli karanlığının ardından doğan güneş, nasıl iç ısıtır, gönül aydınlatırsa; uzun karakışlardan sonra gelen bahar da öyle sevindirirdi bizleri. Usandığımız, sıkıldığımız, bunaldığımız zamanlarda gelirdi Ramazan. Aç ruhlara taze gıda gibi, yaralı yüreklere derman gibi.

Hasretle beklenen müjdeci bir misafir heyecanıyla, aşkla, şevkle riyasız “Merhaba”larla karşılanırdı on bir ayın sultanı.

İlk teravihle başlayan heyecan ve ilk sahurun mahmurluğu, sonraki günlerde yaşanacak eğlencelerin habercisiydi. Köydeydik. Bizim Ramazanlarımızda direkler arası, meddah, Karagöz yoktu. Horoz şekerlerini de bilmezdik. İftar ve sahurlarda yediklerimiz hemen hemen her günün aynısıydı. İftarlardan önce bataryalı radyodan ney sesli iftar programı dinleme, ardından acele okunan akşam ezanı ile birlikte kaşık çaldığımız çorbalar...

Diğer zamanlarda rastlanmayan sıklıkta mevlidler okunurdu köy camiinde. Sonunda dağıtılacağını bildiğimiz şerbet ve lokum için oyuna ara verip gittiğimiz mevlidler ve çok uzun süren teravihlerde yorulmamız bile, daha çocuk yaşta tattığımız manevî lezzetti. Yerli imamımızla birlikte İslâm Enstitüsü’nde okuyan hafızlardan Kur’ân, mevlid ve İlâhi dinlemek (anlamını bilmesek de) ayrı bir zevkti, tıpkı heyecan ve huşû ile getirilen salâvatlar gibi.

Bizim Ramazanlarımızda zenginlerin katkılarıyla düzenlenen toplu iftarlar olurdu köy odalarında. Şimdinin zengin mönüsü olmasa da, yapılan sohbetler anlatılan hatıralar tatlıydı.

Bayramdan önce ayrı bir telâş başlardı köyün çocuklarında. Arefe gecesi ev ev dolaşılacak, kete-çörek, yumurta, yağ ve bulgur toplanacak; bayram günü öğle vaktinde toplanan yumurtalar, içine soğan kabuğu atılmış suda kaynatılarak kınalanacak, tereyağlı bulgur pilavı yapılacaktı hep birlikte yemek için. Bayram sevincini bir gün öncesinden yaşamamızı sağlayan, gruplar halinde karanlık köy sokaklarında, evlerin kapılarını çalarken hep bir ağızdan söylediğimiz: “Arafa geceleriiii dolanır bacaları. Çatma çatma çatmaya, çatma yere batmaya. Kete çörek vermeyen rahat rahat yatmayaaaaa” nakaratı idi.

Mevsimlerin en özleneni, en sevimlisiydi bahar. Ferahlıktı. Çayır-çimendi, meyveye duracak ağaçların dallarındaki çiçekti. Donukluğun buharlaşmasıydı bahar, toprağın yumuşamasıydı eski cömertliğine kavuşmak için. Beyazın yeşile, yeşilin renk cümbüşüne dönüşmesiydi günbegün. Bambaşka bir âlemdi Ramazan. Gecesinde gündüzünde, her ânında ılık meltemlerin estiği, bir şefkat ve merhamet mevsimiydi.

Ramazan her daim bahardır gönlümüzde. Yeniden, sevinçli başlangıçlar için. Usandığımız, sıkıldığımız, bunaldığımız bir zamanda geldi Ramazan. Aç ruhlara taze gıda gibi, yaralı yüreklere derman gibi. Katılaşmış donmuş duygularımızı eritecek bahar güneşi gibi. Hoş geldin hasretle beklenen müjdeci, “merhaba”.

NADİ AKSOY

22.08.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Başlıklar

  Kâinatta tecellî eden esmâ ve besmele

  Hayırlı kazanç

  MİNİKLERİN DÜNYASINDA RAMAZAN

  Risâle-i Nur’un bir faydası

  Babacığım, bize gelsene

  Aldanmak

  Cehennemden kurtuluş

  DÜŞÜNCE KIRINTILARI

  Eyyâmen ma’dûdât (sayılı günler)

  BEHLÜL DÂNÂ VE HARUN REŞİD

  Üstadın imânı

  Hz. Âdem’in (as) yaratılmasındaki ibretler

  Ramazan bahardır

  Yevm-i şek

  Şeytan, insana kusurunu itiraf ettirmez

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.