Mahallemizde bulunan ağabey ve kardeşlerimizle beraber, yine bir ağabeyimizin imamlık yaptığı yeni yapılan camiye gidiyoruz çoğu zaman. Ramazan geldiğinde de, teravih namazına oraya giderdik.
İmam ağabeyimiz vaaz ettiği zaman, konuşmasını Risâle-i Nur’larla süsler, tabiî cemaate de, yeni ve değişik bir şey geldiğinden can kulağıyla dinlemek düşerdi. Cemaatin onu sevmesinden dolayı, hemen hemen her teravih sonrası, meşrubat, çay ikramlarıyla ve hoş sohbetlerle güzel bir Ramazaniyelik yapardık.
Bazen de, o camiye yakın oturan bir ağabeyimizin evine giderdik. Orada çay içer, sohbet yapardık. 1971 hadisesinin tesiri hâlâ devam ederken, bizim o şekildeki davranışımızdan korkan, ürkenler oluyordu. Ama, Elhamdülillah hiçbir dünyevî hadise bizi yolumuzdan döndüremiyordu. Küre-i arz bomba olup patlasa, bize tesir etmiyordu.
Teravih namazları uzun olduğundan, o imam ağabeyimiz, ses tellerinde bulunan bir rahatsızlığından dolayı bazen zorlanır, biz de bu duruma üzülür, ona duâ ederdik. Caminin müezzini de arada bir namaz kıldırırdı. Biz de imam ağabeyimizle müezzin yan yana geldiğinde takılırdık. Müezzinin teravih namazı kıldırdığını ima ederek “Senin maaşının yarısı müezzin efendinin” der, şakalaşır gülüşürdük. Ne güzel günlerdi Ya Rabbi!
|