İmâm-ı A’zam ayrıca ticâret yapardı. Onun kanâatkârlığı, cömertliği, emânete riâyeti ve takvâsı ticâret muâmelelerinde de dâimâ kendini göstermiştir.
Her sene kazancının dört bin dirhemden fazlasını fakirlere dağıtır, âlimlerin, muhaddislerin, talebelerinin bütün ihtiyaçlarını karşılar, ayrıca onlara para dağıtarak, tevâzu ile şöyle derdi:
“Bunları ihtiyâcınız olan yere sarf edin ve Allah’a hamdedin. Çünkü verdiğim bu mal hakîkatte benim değildir. Sizin nasîbiniz olarak Allahü Teâlânın ihsân ve kereminden benim elimle size gönderdiğidir.”
Böylece ilim ehlini, maddî bakımdan başkalarına muhtaç etmez, başkalarının minneti altında bırakmaz, ilme rahat çalışmalarını temin ederdi. Kendi evine de bol harcar, evine harcadığı kadar da fakirlere sadaka verirdi. Zenginlere de hediyeler verirdi. Her Cumâ günü anasının, babasının rûhu için fakirlere ayrıca yirmi altın dağıtırdı.
Bir gün ilim meclisine devam edenlerden birinin elbisesini çok eski gördü. İnsanlar dağılıncaya kadar oturmasını söyledi. Kalabalık dağılınca adama dedi:
“Şu seccâdenin altındakileri al, kendine güzel bir elbise yaptır.”
Seccadenin altında bin akçe vardı.
|