Hayat gibi ölümü de Allah yaratmaktadır. Ölüm, Allah’ın “Mümît” isminin tecellî etmesidir. Ölüm, ruhun beden ile ilişkisinin kesilmesidir. Ölüm, O'nun emri ile meydana gelmektedir. “Ölümü de hayatı da yaratan odur.”1 Ölüm, yok olmak, kaybolmak, kavuşmamak üzere ayrılmak değildir. Ruh ve beden geldikleri âlemlere dönmektedirler. Beden toprağa, ruh emir ve iradeye dönmektedir. “Herkesin dönüşü de onun huzurunadır.”2; “Biz senden önce de hiçbir beşer için dünyada ebedîlik kılmadık. Şimdi sen ölürsen onlar dünyada bâkî mi kalacaklar?”3 “Nerede olursanız olun, ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile!”4 “Her can ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.”5 gibi âyet-i kerimeler, her canlının bir gün ölümü tadacağını, ondan kurtulmanın mümkün olmadığını açık bir dille ifade etmektedirler.
Bu âlemde iki şeyin çaresi yoktur: İhtiyarlık ve ölüm.
Bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (asm), şöyle buyurmuştur: “Ölüm, mü’minin hediyesidir.”6 Ölümün yüzü soğuktur. Perdenin önünden bakan herkes için bu böyledir. Bu özelliğinden dolayı, herkes ondan uzak durmaya çalışmaktadır. Kaçmaya çalıştıkça da ona daha fazla yaklaşmaktadır. Alınan her nefes, tüketilen her saniye, ölüm tarafına doğru atılmış bir adımdır. Ona bir adım daha yaklaşmaktır.
Hayatını, hayatı verenin yolunda ve O'nun istediği tarzda harcayanlar için bu korkuların hepsi yersizdir. Tehlike ise, sahibinden kaçmış âsîler içindir.
Ancak büyük insanlar, ölümü gülerek karşılamışlardır. Yusuf (as) zindandan çıkıp, Mısır’a sultan olmuş; anne-baba ve kardeşleri ile buluşmuş; sonra, “Müslüman olarak canımı al ve beni sâlih kullarına kat” 7 diye duâ etmiştir. Hayatının en mutlu ve güzel ânında ölümünü istemiştir. O, dünya hayatının arkasını görmüştür. Buradaki hayatından daha mutlu bir hayatın orada var olduğunu görmüştür. Onun için kabri ve ondan sonraki hayatı istemiştir.
Ölümün yüzü buz gibidir. Dost ve sevdiklerinden ayrılmak demektir. Peygamberimiz (asm) onu “mü’minin hediyesi” diye tarif etmektedir. Yüzü soğuk ve ayrılık ifade eden bir şey nasıl hediye olabilir?
Dış görünüşü ayrılık gibi olsa da ölüm, daha önce ayrıldıklarına kavuşma hareketidir. İnsan, asıl vatanı olan Cennet’ten ayrılmıştır. Asıl baba yurdu orasıdır. Her insan baba yurdunu özler. Oraya gitmek ister. Baba yurdu olan Cennet’e gidebilmek için ölüm köprüsünden geçmek mecburiyeti vardır. Başka bir yolla oraya gitmek mümkün değildir.
Bir insan için en büyük ikram, Allah’ın cemalini görmektir. Bu da Cennet’te mümkün olacaktır. Oraya ulaşmak için ölüm hendeğini atlamak gereklidir. Ölüm, ayrılık tarafına koşmak değil, ikrama doğru koşmaktır. Ezel ve Ebed Sultanına doğru yola çıkmaktır. O’nun dâvetine uymaktır.
Varlıklar içinde en çok Peygamberimizi (a.s.m.) sevmek zorundayız. Çünkü varlık sebebimiz O’dur (asm). En hayırlı ümmet8 olan onun ümmeti olma bahtiyarlığına erişmek büyük bir şereftir. Bir mü’min için, hiçbir dünyalı onun kadar sevimli olamaz. O ise şimdi kabrin arka tarafındadır. Binlerce sahabe ve evliya ile birliktedir. Onların tarafına gitmek ayrılık değildir. En büyük ayrılık onlardan uzak kalmaktır. Dağ ve taşın, kurt ve kuşun tanıyıp hürmet ettiği, şanı yüce Rasûl’e kavuşmanın tek yolu, ölüm denen tüneli atlamaktan geçmektedir.
Sonucunda böyle güzelliklerin olduğu bir ölüm kötü olamaz. Soğuk olamaz. İnsanlar onun mahiyetini bilmedikleri için ondan ürkmektedirler.
Dipnotlar:
1- el-Mülk 67/2; 2- el-Maide 5 /18; 3- el-Enbiya 21/34; 4- en-Nisa, 4/78.; 5- El-Ankebût, 29/57; 6- el-Acluni,Keşfü’l-Hafa c.2 s.290; 7- Yusuf Sûresi, 12/101; 8- Al-i İmran, 3/110
|