14 Mayıs 1950’de seçimler yapılır. 29 Mayıs’ta Adnan Menderes Meclis’te hükümet programını okur. 16 Haziran’da da ezan ve kametin Arapça okunmasına dair yasak kaldırılır.
Tek parti döneminden sonra büyük bir çoğunlukla tek başına iktidar olan DP, seçimden 32 gün sonra ezan ve kametin “Arapça” okunması yönündeki yasağı kaldırır. Yasağın kaldırılması sırasında Meclis’te tartışmalar yaşanır. Bu aşamaya nasıl gelindiğini Ankara Milletvekili Talat Vasfi Öz, “Muhterem milletvekilleri, bilirsiniz ki, ezanın Arapça okunmasına dair verilen yasak 18 Temmuz 1932 tarihinde Atatürk’e atfen Diyanet İşleri Riyasetinden alınan bir tamimle memlekette temin edilmişti” sözleriyle hatırlatır.
Öz, bu yasağa uymayan din mensuplarının mahkemede yargılandıklarını ancak temyiz aşamasında kanuni dayanağı olmadığı gerekçesiyle beraat ettiklerini ifade eder. Öz, “Bu hadisenin tekerrürü üzerine sabık hükümet (CHP) 1941 tarihinde Ceza Kanununun 526’ıncı maddesini tadil etmek suretiyle, bildiğiniz Arapça ezan ve kamet okuyanlar terimini kullanarak bu suçu işleyenlerin cezalandırılmasını imkân dahiline almıştır” şeklinde konuşur.
Aslında ezanın Arapça okunabileceği 14 Mayıs seçimlerinden hemen sonra DP grubunda ilân edilmiş, bu haber gazete ve radyo vasıtasıyla tüm yurtta duyulmuştu. Ancak Menderes bunu yeterli görmemiş ve yasakla ilgili kanun maddesinin değiştirilmesini istemişti.
Ramazan ayının hemen öncesinde, 16 Haziran 1950 Cuma günü Meclisin dokuzuncu birleşiminde “Kayseri Milletvekili İsmail Berkok ve 13 arkadaşının ve Tokat Milletvekili Ahmet Gürkan’ın Arapça ezana hapis cezası getiren TCK’nın 526. madde'nin değiştirilmesi için kanun teklifleri” ele alınır.
İlk sözü alan Başbakan Adnan Menderes’in, “Muhterem arkadaşlar; Arapça ezan hakkında DP Meclis grubunda verilen kararın gazeteler ve radyo ile yayınlanması neticesinde kanunî mâniin kaldırılmış olduğu telâkkisinin hâsıl olması ve bazı vatandaşların Arapça ezan okuması muhtemel olduğu için bu bapta hükümetçe Meclis’e sevk etmiş olduğumuz lâyihanın bugünkü ruznameye alınmasını ve müstacelen müzakere edilmesini yüksek tasvibinize arz ediyorum” sözleri milletvekilleri tarafından “Muvafık, bravo” sesleri arasında uzun süre alkışlanır.
Konuşmalarla ilgili usul tartışmaları yaşanır ve ilk sözü CHP Trabzon Milletvekili Cemal Reşit Eyüboğlu alır. Eyüboğlu, “ezanın bir dil meselesi olarak telakki ettiklerini, milli devlet politikasının mümkün olan her yerde Türkçenin kullanılması gerektiğini” söyleyerek bu konuda “münakaşa açmaya taraftar olmadıklarını” ifade eder.
Daha sonra sözü alan Seyhan Milletvekili Sinan Tekelioğlu CHP sözcüsünün aksine “bunun bir dil meselesi olmadığını, İslâm dini ve Müslüman dili kaidelerine göre olması gerektiğini” ifade ederek, “Memleketin yüzde 98’i, bizi seçenler bizden (bunu) istemişlerdir” der.
“Hıristiyanlar bile bir ölüyü haber vermek için çan çalarlar, onlar çan çalınırken çanın ne demek istediğini anlıyorlar. Müslümanlar bir sâlâ sesi duymuyorlardı… Türk milletinin büyük umdesi olan dine sarılmak esası komünizme vâkı olan kaleyi Adnan Menderes tamamiyle ve mutlak olarak kurmuştur. Kendilerini tebrik ederim…” şeklinde konuşur. Tekelioğlu, Menderes’ten benzer antidemokratik kanunların da kaldırılmasını “O kanunlardan bir tanesi bize seçim arifesinde kabul ettirildi. Bu kanunda ben Müslümanım demek dahi ceza idi… Aşırı sağcı ve aşırı solcu kanun; mânâ ve hüküm itibariyle doğrudan doğruya tam mânâsıyla İslâm akidelerine birer gem vurmaktan başka bir şey değildi… (ancak) Masonluk teşkilâtının kurulmasına müsaade edilmişti…” sözleriyle ister.
Bu sözlere CHP’lilerin sıralara vurarak protesto etmesi üzerine Tekelioğu, “Halk Partisi el vurabilir. Çünkü kozlarından birini kaybetmiştir” diye cevap verir.
Konuşmalar sonrası ceza kanununda yer alan “Arapça ezan ve kamet okuyanlar” cümlesi kanundan çıkarılır ve kabul edilir.
Burada dikkat dilmesi gereken en önemli fark, söz konusu yasağın sadece —DP’lilerin “din dili” olarak nitelediği— Arapça ile ilgili olmasıydı. Yani bir insan ezanı isterse Çince, Hırvatça, Rusça, İngilizce, Almanca v.s. gibi akla gelen her dille okuyabilirdi ama sadece ve sadece Arapça okunması yasaklanmıştı.
Nitekim eski DP milletvekillerinin kurduğu Demokratlar Kulübü Derneği’nin sitesinde bu konuyla ilgili şu yorum yer alır: “Bu kanunla birçok aksaklık ve yanlış uygulama önlenmiş oluyordu. Bir defa Arapça ezan okuyan din adamlarının cezalandırılması gibi ilkel bir uygulamaya son verilmekteydi. Uygulamadan kaldırılan kanuna göre camilerde ezan Arapça dışındaki dillerde okunabilirdi, sadece ezanın kendi dilinde okunması yasaktı. Ezanla ilgili yasağın kaldırılması, kendilerini aydın ilân edenlerin tepkisiyle karşılaştı. Hemen hemen hepsi CHP’li olan, çoğu DP iktidarını şu ya da bu yolla devirmeye çalışan kişiler bu kanunu kıyasıya eleştirdiler. Zamanla bunlara CHP ileri gelenleri de katılıp destek verdi. Bazıları DP’yi bu yüzden gericilikle suçladılar. Ama millet her şeyin farkındaydı, olayları çok iyi değerlendiriyordu.”
|