Eğer denilse: “Mübarek İslâmiyet ve nuranî Asr-ı Saadetin başına gelen o dehşetli, kanlı fitnenin hikmeti ve vech-i rahmeti nedir? Çünkü onlar kahra lâyık değildiler.”
Elcevap: Nasıl ki baharda dehşetli yağmurlu bir fırtına, her taife-i nebâtâtın, tohumların, ağaçların istidatlarını tahrik eder, inkişaf ettirir; herbiri kendine mahsus çiçek açar, fıtrî birer vazife başına geçer. Öyle de, Sahabe ve Tâbiînin başına gelen fitne dahi, çekirdekler hükmündeki muhtelif ayrı ayrı istidatları tahrik edip kamçıladı. “İslâmiyet tehlikededir, yangın var!” diye her taifeyi korkuttu, İslâmiyetin hıfzına koşturdu.Herbiri, kendi istidadına göre, câmia-i İslâmiyetin kesretli ve muhtelif vazifelerinden bir vazifeyi omuzuna aldı, kemâl-i ciddiyetle çalıştı. Bir kısmı hadîslerin muhafazasına, bir kısmı şeriatın muhafazasına, bir kısmı hakaik-ı îmâniyenin muhafazasına, bir kısmı Kur’ân’ın muhafazasına çalıştı, ve hâkezâ, herbir taife bir hizmete girdi. Vezâif-i İslâmiyette hummâlı bir surette sa’y ettiler. Muhtelif renklerde çok çiçekler açıldı... (Bediüzzaman Said Nursi, 19. Mektub)
EDEBİYAT VE GÜZEL SANATLAR
Yeni hicri yılın ilk ayı olan Muharrem ayındayız. Bediüzzaman Hazretlerinin ‘ciğersuz-çok acı ciğer yakan’ olarak tanımladığı Kerbela hadisesi çok farklı açılardan Risale-i Nur Külliyatında tahlil edilmiş, açıklığa kavuşturulmuştur. Bunlardan biri de Mucizat-ı Ahmediye Risalesi’ndedir. Her okuyuşta beni tefekküre sevk eder. ‘Muhtelif renklerde başka ne çiçekler açtı acaba?’ derim.
Hadisler, şeriat, hakaiki imaniye, Kur’an muhafazaya çalışıldı? Başka...
Kerbela hadisesi edebiyat ve güzel sanatlar alanını da etkiledi. Hadisenin meydana gelmesi akabinde şairler, edebiyatçılar, müzik alanıyla ilgilenenler, minyatür, tezhib, hat sanatı gibi alanlarda da muhtelif eserler verildi, halen de eserler verilmeye devam ediyor.
MÜZİK
İşin eğitimini almış sanatçılardan ilahi dinlemeyi seviyorsanız Kerbela hadisesini anlatan ilahiler olduğunu bilirsiniz. ‘’Muharrem İlahileri’’ başlığında toplanan bu eserleri telefononoza TRT DİNLE programını indirerek dinleyebilirsiniz. ‘Gözüm ki kane boyandı, Muharrem geldi can ağlar, cinan ağlar, cihan ağlar, Ehl-i vefa ezelden kail olup belaya, Zalimler el vurup hep şimşir-i can-rubaya ve daha niceleri...’
ŞİİR
Ölen kişilerin ardından yazılan şiirler olarak kabaca tarif edebileceğimiz mersiyeler içinde ‘Kerbela Mersiyeleri’ ayrı bir yer tutar. Peygamberimizin (asm) şefaatine mazhar olmak niyetiyle yazılmışlardır. Bunlar arasında kadın şairler de vardır (Leyla Hanım, Şeref Hanım, Adile Sultan...) Divan edebiyatında ve halk edebiyatında Kerbela Mersiyeleri önemli bir yer tutar. Fuzuli, Ziya Paşa, Yunus Emremiz, Pir Sultan Abdal da Kerbela Mersiyeleri yazmışlardır. (Kaynak: www.academia.edu)
HÜLASA
Edebiyat ve Güzel Sanatlar alanında uzman okuyucularımızın bu konuda eminim çok zengin katılımları yazıları olacaktır. Yazıyı merhume edebiyatcı yazar Münevver Ayaşlı’nın bir kitabında okuduğum ibretli anektot ile bitireyim. Ünlü Fransız Şarkiyatçı Massignon, tasavvuf dersleri verdiği Ayaşlı’ya şöyle der: ‘’Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin siz Müslümanların kulağınızdan hiç çıkarmayacağınız iki küpe olsun.’’
Evet Hz. Hasan (ra)- Hz. Hüseyin (ra) ve Yezid kıyamete kadar, ahirette de uzantıları devam eden bir silsile. Her asırda vekilleri, manevi evladları bulunuyor.
Rabbimiz tüm Müslümanlara bu zatların günümüzdeki temsilcilerini manevi evladlarını mütemmimlerini tam olarak farkedip tanımayı nasip etsin.