23 Ağustos 2014, Cumartesi
“Benim celâlim adına birbirlerini sevenler var ya! Onlar için nurdan öyle minberler vardır ki, Peygamberler ve şehitler gıpta ederler.” (Hadis-i Kudsî)
Farkına varamadığımızdan dolayı şükrünü eda edemediğimiz, neticede de elimizden uçup giden sayısız büyük nimetlerden biri de hiç kuşkusuz dostluktur. Maddî hayatın ve yüreklerimizi kirlettiği bu asırda, dostluk yüreklere temiz hava girmesini sağlayan bir pencere hükmündedir. Bu gerçeği bildiğimiz hâlde; ne yazık ki bazen can penceremizi kendi ellerimizle kapatıyoruz. Böylece, Peygamberler ve şehitlerin gıpta ettiği çok büyük bir nimeti kaybederek hüsrana uğruyoruz. Dostumuza dünyevî sebeplerle gönül koyuyoruz. Bazen de, bu gönül koymak büyüyerek dargınlığa ve dahası alâkayı kesmeye kadar gidebiliyor. Oysa; sıcak anne kucağı gibi göğsüne yaslanılan, kendine söylenen sırları sadık kara toprak gibi saklayan bir dostu kaybetmek ne kadar büyük bir zarardır!
Sevdiğine sitem eden şâir “Albümlere ara sıra baktığın hiç oluyor mu?” diye sorar ya; ben de, anıları tazelemek için geçenlerde albümleri koyduğum sandığı karıştırdım. Resimlerle beraber mahfûz olan 35 yıl önce yazılmış bir deste mektup da vardı. Çoğu eşimin arkadaşları tarafından yazılmıştı. Aralarında, Şükrü Bulut ve Cihan Okuyucu’nun muhabbet dolu şirin nâmeler de mevcuttu. Allah için seven yüreklerden süzülen sevgi yüklü kelimelerle dolu olan mektupları okuyunca, “Ah eski dostluklar!” diyerek iç çekmekten kendimi alamadım. Özellikle de, Cihan Okuyucu’nun asker iken yolladığı mektuplarından biri çok mânidardı. Eşime, “Gitikçe yavanlaşmaya başlamış olan ve muhabbet ve kibarlığın yerine kabalığın yer aldığı şu hayatta, kendine dost arayan insanlara örnek olması için bu mektubu mutlaka yayınlamak lâzım!” dedim.
İşte; şiir lisanıyla yazılmış, Farsça beyitlerle de süslenmiş olan o uzun mektuptan bir bölüm.
Kardeşim Ahmet;
Alınca geçenlerde o şirin nâmenizi
Candan tebrik eyledim icaz-ı hamenizi
Anda derc olunmuşdu nice nükkât u hikem
Gerçi kabildi sezmek bir bûy-i sitem
Dedim ki isterse nâkıs u zum olsun
O enîse bir nâme yazam ki manzum olsun
Hak sizi nâil kılsın saadeti dareyn’e
Nâil kılsın sâye-i Seyyüdü’l Haremeyn’e
Nasıl ortaksa bunca âza beyninde bu can
Ona teşbih olunmuş mü’minler için iman
Bu inanç sayesinde bütün mü’minler kardeş
Bulunmaz bu duyguya ne bir şerîk ne bir eş
Suretâ kesretiz amma mânide yek vucûduz
Birdir cânımız bizim eğerçi nâmaduduz
Beni sevindirdiniz düğün haberinizle
Allah’dan mutluluklar niyâz ederim size
İrcii’ye kadar hiç bitmesin düğününüz
Düğüne şebîh olsun her saat ve gününüz
Sevinç güneşi eksik olmasın kalbinizden
Daima uzak olsun sâye-i elem sizden
Cennet-i Huld’e teşbih olsun mutlu eviniz
Âlem-i bâkide de sürsün beraberliğiniz
***
Burada günler geçmede aleddevam
Herşey bildiğiniz düzen üzre vesselâm
Çarşıya çıkmaktayız, ancak pazardan pazara
Terhisin ipliğini çıkarmak için pazara
Geçen gün gidip gördüm muhterem Sabri Bey’i
Yakın alâka gördüm daim olsun himmeti
Bunun dışında elma yiyebilmekte hürüm
Ya elmalar bitecek yahut bitecek ömrüm
Burdan belki mümkündür seyahat etmek aya
Ne yazık mümkün değil gitmek Suluova’ya
İnzibatlar tutmuşlar yolu zebâni-âsâ
Şehri terk eylemeyi firar sayıyor yasa
Burada hergün pırasa çıkıyormuş; ne beis
Gücümüzü bir görse imrenir Temel Reis
Mahir’e de söyleyin denk alsın ayağını
Sizi ihmal ederse çekerim kulağını
Sözü fazla uzatıp verdikse
Affola ki “Çok söyleyen çok yanılır” der mesel
Başta haceyn-i kiram bütün ahbaba selâm
Sözümüzü burada bitirelim vesselâm
Okunma Sayısı: 2363
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.