"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nurcular neden siyaset yapmamalı?

Süleyman KÖSMENE
24 Kasım 2022, Perşembe
Recep Ziftçi: “12. Şuada bir mektupta (s. 323h) ehl-i hak üç durumda da haksız bulunuyor. Bu konuyu açar mısınız?”

Bediüzzaman Müslümanları Uyarmıştır

Üstad Bediüzzaman hazretleri bütün ömrü hayatında dine, imana ve Kur’ân’a, en saf haliyle, arı duru biçimde, dine din olduğu için, imana iman olduğu için, Ku’ân’a Kur’ân olduğu için doğrudan hizmet etmiştir. Dine hizmet için maddî imkân, para, güç, kudret, şan, şöhret, makam, mevki gibi sun’î ve dünyevi değerleri aramadığı ve elinin tersiyle ittiği gibi, siyasi gücü de aramamıştır ve elinin tersiyle itmek de değil, Osmanlı şamarı vurmuştur. Azamî iktisatla, azamî kanaatle, azamî tevekkül ile yaşamıştır. Siyasette de din hizmeti için, içine girmeden, muktesit bir meslek tavsiye etmiştir.  

Bediüzzaman neden siyaset canibiyle yola çıkmamıştır ve yola neden siyaset gücüyle devam etmemiştir? Siyaseti hizmet defterinden neden silmiştir? 

Öncelikle Yeni Said dönemine geçtiği yıllarda, Peygamber Efendimiz’den (asm) siyaset canibiyle değil, manevî bir kılıç hükmünde i’caz-ı Kur’ân’ın nurlarıyla dine hizmet edilebileceği işaretini almıştır.1

Bir diğer husus, bu asırda terbiye-i İslamiye bozulduğu için, dinî bir söylemle siyaset başına geçenlerin, dini siyasete alet etmek zorunda kalacağını, bunun da dine zarar vereceğini savunmuştur. Millet fertlerinin yüzde altmış-yetmişlik bir kısmının “tam mütedeyyin” (ahlâkı ve yaşayışıyla tam dindar) olmadan dindar siyaset yoluyla dine hizmet edilemeyeceğini keramet-vari bir biçimde haber vermiş, sadece Nur Talebelerini değil, Müslümanları da uyarmıştır.2

Muhkem Tavırlar

Bediüzzaman’ın bu tavrı geçici bir zamanla mukayyet tavırlar değildir. Maslahat icabı gösterilmiş tavırlar değildir. Bir Nur Talebesi bu satırları okuyup da, “o gün öyleydi ama şimdi başka zamandır” diyerek bu tavırları yok sayamaz, bu tavırları zamana mahkûm edemez, bu tavırları hizmet anlayışından uzaklaştıramaz.  

Bu tavırlar Nur Talebelerinin kıyamete kadar hizmet düsturlarını ihtiva eden, kaynağını ve gücünü yine dinin içinden ve özünden alan muhkem tavırlardır. 

Bunu böyle görmemek, tokat ile neticelenen bir süreci başlatır. Bu tokadın da öyle “şak” diye yüzde şaklamayacağını, hadiselerle örülü olarak geleceğini, savurdukça savuracağını, bu tokadın –rüyanın sükut ettiği hac ibadetinin tokadı gibi- şiddetini artıran bir cinsten olduğunu bahsettiğiniz mektuptan anlıyoruz. 

Neden Siyaset Yapmıyoruz?

Üstad Hazretleri, bahsettiğiniz mektupta neden siyaset yapmadığımızı bu tokatlar zaviyesinden açıklıyor. Diyor ki: “Risale-i Nur’daki şefkat, vicdan, hakikat, hak, bizi siyasetten men’etmiş. Çünkü masumlar belaya düşerler, onlara zulmetmiş oluruz.” Fırtınalı bir asırdayız. Gaddar medeniyet benlik, bencillik ve ırkçılık gibi damarları çok işlediğinden, bu damarlardan gelen istibdatlar ve merhametsizlikler cihetiyle zulüm şiddetlenmiştir.  

Böyle bir asırda, eğer ehl-i hak siyaset yaparsa her üç durumda da haksız ve mağlup olacaktır:

1-Hakkını maddi ve siyasi kuvvetle müdafa etse, tarafgirlik bahanesiyle zulüm şiddetlenecek, çok biçareleri yakacaktır. Bu durumda ehl-i hak zalim olacak ve hakikat nezdinde mağlup kalacaktır. 

2-Hak ve adalet çizgisinde yalnızca vuranı vursa, sadece suçluyu cezalandırsa, bu durumda da karşı cephenin tarafgirlikten dolayı zulümlerine maruz kalacak, otuz zayiat verecek, sadece hak noktasında bir kazanacaktır. Yine mağlup vaziyetinde kalacaktır. 

3-Zalim bir kaide olan misliyle mukabeleye kalkışsa ve bir iki kişinin hatasıyla yirmi otuz biçareleri ezse, o zaman da yine hak namına dehşetli bir haksızlığa girmiş olacaktır. 

Her üç durumda da Müslüman’ın siyaset yapmasını asrımızda sakıncalı gören Bediüzzaman, nihayet, “İşte Kur’anın emriyle, gayet şiddetle ve nefretle siyasetten ve idareye karışmaktan kaçındığımızın hakikî hikmeti ve sebebi budur.”3 Diyor.

Bu mektubun ne kadar haklı ve güncel olduğunu yaşadığımız süreçler Müslümanlara haykırıyor. 

Dipnotlar:  

1- Tarihçe-i Hayat, s. 160

2- Emirdağ Lahikası, s. 492

3- Şuâlar, s. 323

Okunma Sayısı: 3460
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Aziz Bor

    25.11.2022 23:35:40

    Maalesef Siyaset cazibesi (az çok) bütün "Nurcularda değil" nurcu geçinenlerde (bende dahil) zaman zaman haddimizi açtığımız bir vakıadır. Detaylarını bahsetmek etik olmaz. İNŞAALLAH YENİ ASYA'MIZ (MALI UMUMİ) NOKTASINDA O SATVETLİ günlerine kavuşacaktır. Süleyman Kösmene ağabeyimizin yazısı malumu ilam olsa da DİKKAT ÇEKİCİDİR.TEŞEKKÜRLER

  • Zekeriyya

    24.11.2022 22:31:20

    NURCULAR NEDEN SİYASET YAPMASIN... Bu mektubun açıklaması olarak bu günkü Y. Asya'da S. Kösmene beyefendi bu günkü yazısını yazmış. Üstadın mektubundan yola çıkarak, Nurcular siyaset yapmamalı görüşünü paylaşmış. R. Nur'dan böyle bir hüküm çıkarılamaz. Demokratlarda bulunun N. Talebeleri olmuş. Bu bile bu hükmü geçersiz kılar. Siyasi partilerde aktif görev yapan insanlar, R. nurla tanışsa, N. Talebesi olsa siyaseti bırakmaz mecburiyetinde değildir. Üstad gelen siyasilere bırakın dememiştir. "Fakat siyaset hesabına değil, belki Nur'ların intişarı ve maslahatı hesabına, bazı kardeşler, Nurlar namına değil, belki kendi şahısları namına girebilir." N. Talebeleri adına, R. Nur adına siyasete girilmez. Girilmemeli. Ama kendi adına başka mesleklere girildiği gibi, siyasete de girilebilir.

  • Abdullah

    24.11.2022 12:10:43

    Emirdağ Lahikası'ndan: Nurcular, Şahsen, Temsilen veya Mecburen Siyasete Girebilir! Amma; Nurcular müstakil, dini siyasi bir parti kurarak değil, bir partiye üye olup, idareciliğe soyunabilir. Çünkü Risale-i Nur müsbet hareketi; tabiatı çıkışı, özü itibariyle dini ve meşru bir harekettir. Resmen ve fiilen bir parti kurarlarsa; dini tabiat ve karakteri zıt yapılı siyasete dönüşür ve başkalaşırlar. Amma vatandaş, millettaş ve insan olmanın gereği olarak; ülke yönetiminde hak sorumluluk ve yetkileri vardır. Tüm bunları; merkez, demokrat çoğulcu siyasetlerde rol alarak ve irşad ve eleştiri yoluyla gerçekleştirirler. Risale-i Nur hizmet tarihi, üstadın zamanından beri bunun örnekleriyle doludur.

  • Umut

    24.11.2022 11:47:12

    Nurcu değilim ama siyasetçide değilim. Elhamdulillah müslümanım Allah bizleri halis muhlis muttaki mümin salih hanif kullarından eylesin. Yolu yol ise Cu çü cı cı ne varsa Allahta sırat-ı mustakimden ayırmasın. Avrupa üfleyip burada oynayan dalkavuklarada Allah tövbe nasip etsin. İnat edip tövbe etmeyenleride Allah ( Orasını da siz tamamlayın)

  • S.topuz

    24.11.2022 06:48:32

    Malum Hakim zihniyyetin, Derin Gücün iktidar olması ve ikdidarda kalması için her şey mübah ve her şey meşrudur. Bu konuda fetva verecek ulema-i Su' denebilecek çok fetvacıları da, hukukcuları da yeterince bulabiliyorlar! Dünya siyaseti aldatıcıdır. Aldandılarda. Aynı tavır ve davranışları, Hak, Hukuk, İman ve Kur'an hakikatlerinin Hadim ve Müdafîleri yapma lüksüne ve selahiyetine sahip değildir! Durum böyle olunca, Siyaseten yapmak istediğiniz Mücadele, Mücahede ve Müdafaada ta başından itibaren tüm çabalar HEBA olup, MAĞLUP OLMA ve Kaybetme durumunda kalınır! Bunu senelerce bizzat yaşayarak TECRUBE etttik! Ve netice ortada. Allah islah etsin ve basiret ihsan etsin. Ve yar ve yardımcımız olsun inşaallah.

  • Mehmet Türeli

    24.11.2022 06:05:40

    siyasetçi, ekserce tam müttaki dindar olamaz. Tam ve hakikî dindar, müttaki olanlar siyasetçi olmazlar. Yani maksad-ı aslî siyasetini yapanlarda, din ikinci derecede kalır, tebaî hükmüne geçer. Hakikî dindar ise; " Bütün kâinatın en büyük gayesi ubudiyet-i insaniyedir" diye siyasete aşk-ı merak ile değil; ikinci üçüncü mertebede onu dine ve hakikata âlet etmeye -eğer mümkünse- çalışabilir. Yoksa bâki elmasları, kırılacak âdi şişelere âlet yapar. Emirdağ-1 - 57

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı