"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kâlû belâdan beri Müslüman olmak

Süleyman KÖSMENE
06 Şubat 2015, Cuma
Harun Bey: “Kâlû Belâ nedir? Kâlû Belâ’dan beri Müslümanım ne demektir?”

KİMLİĞİMİZİN BAŞLANGIÇ ZAMANI 

“Ne zamandan beri Müslümansın?” diye sorulduğunda, 

“Kâlû Belâdan beri.” Diye cevap vermek bir Müslüman’ın şiarıdır.  

Anlıyorduk ki Kâlû Belâ, Müslüman olma kimliğimizin başlangıç zamanıdır. 

Ve anlıyorduk ki biz, doğduğumuz günden beri değil; Kâlû Belâdan beri Müslüman’ız! Doğduğumuzdan beri bu sözümüzde sadık isek ne âlâ!

Peki, Kâlû Belâ nedir?

İLK İMTİHANI BAŞARMIŞTIK

Kâlû Belâ, bir Kur’ân ifadesidir. İnsanın, ruhlar âleminde bir zerre halinde yaratılarak İlâhî programa girdiği ilk zamanda gerçekleşen bir olaya ışık tutuyor.1

Söz konusu olay, Cenâb-ı Hakk’ın huzurunda insanların ilk duruşları, Allah’ın sorgusuna ilk muhatap oluşları, ilk imtihanları ve Rabb-i Rahîm’e verdikleri ilk ve tek sözleri ile ilgilidir. 

O gün orada ihtilâf yoktur, inkâr yoktur. Orada eksiksiz bir teslimiyet vardır. 

Şöyle ki: Rabb-i Rahimimiz: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sordu. 

Bütün ruhlar ittifakla, kesin bir tasdik ile:

“Elbette yâ Rab! Sen Bizim Rabbimizsin. Biz buna şahidiz.” dediler. 

Kur’ân bu sözleşmenin hikmetini şöyle izah ediyor:

“Onlara böylece şahitlik ettirdik ki, kıyamet gününde, ‘Biz Rabbimiz olan Allah’tan habersizdik’ demeyin.”2

Bu durumda bütün insanlar orada ilk imtihanı geçmişlerdir. Çünkü o gün orada fıtrat konuşuyordu. Fıtrat yalan söylemiyor.3

KÂLÛ BELÂYI NEDEN HATIRLMIYORUZ?

Bu olayı niçin hatırlamadığımıza gelince:

1- Hatırlamayışımız, her şeyden önce, bizim hafıza ve hatırlama melekemizin zayıflığından başka bir sebebe dayanmaz. Biz nasıl geçmiş hayatımızın ayrıntısını unutabiliyor isek, nasıl bir yaşındaki halimizden veya nasıl anne rahminde kaldığımız dokuz aylık süreden hiçbir kesit hatırlamıyor isek; zerreler âleminde yaratılışımızdan hiçbir şey hatırlamıyor oluşumuz da bizim hafıza ve hatırlama gücümüzün zayıflığındandır.

2- Ruhumuzu başlangıçta bir zerre, dünyaya gelişimizde ise tomurcuk hâlinde bir çiçek farz ettiğimizde; imanla yaşadığımız her günde bu tomurcuğun iman toprağı ve İslâmiyet suyu ile inkişafa geçtiğini ve imanda ihlâs ve amelde istikametle bu inkişafı sürdürüyor olduğunu söylemek mümkündür. Bu inkişaf sürmelidir. İnkişaf olgunlaştığında nasıl ki çiçekler tekrar tohuma yöneliyorlarsa; inkişaf kazanmış ruhun da çekirdek halinde verdiği söz ve ahdi hatırlaması mümkündür. Nitekim âyetin beyanına göre, bir hakikat âlemi olan âhirette bu ahdi hatırlamak zaten mümkün olacaktır. Üstad Saîd Nursî Hazretlerinin ifade ettiği gibi, mademki, iman hayata hayat olsa, o vakit hem geçmiş, hem gelecek zamanlar, imanın nuruyla ışıklanır ve vücut bulur. Şimdiki zaman gibi, geçmiş ve gelecek zamanlar da insanın ruh ve kalbine iman noktasında ulvî zevkler ve yüksek vücut nurları kazandırır.4 Öyleyse, îmânî bir inkişaf kaydettiğimizde, yani ruhumuz kendisi için hedeflenen kemal seviyesine ulaştığında bu ahdi hatırlamamız zor olmayacaktır.

3- Dünya itibariyle unuttuğumuz bu vaad ve ahdimizi, âhirette hatırlamamız mümkün ve vaki olacak; bu hatırlama iman ve ibadeti, hayatımıza hayat yapmadığımız takdirde kendimizle ne kadar çeliştiğimizi apaçık ortaya koyacaktır.

4- Dünyada ruhumuzun ve vicdanımızın iyilikten, hayır ve hasenattan, güzel ahlâktan, olgunluktan hoşlanması ve huzur bulması; inkârdan, günahlardan, haramlardan, kusurlardan ve kabahatlerden ise sıkılması ve huzursuz olması, ezeldeki elest bezmine, yani Rabb-i Rahîm’e verilen bu ahde olan sadakatin içimizdeki bir göstergesi ve şahididir. Bu yüksek olayın vicdanî hatırdan uzak tutulmaması halidir. Çünkü bu yüksek olay bizim öz varlığımızın ve fıtratımızın hamuru mahiyetindedir.

5- Şimdilik bu hadiseyi hatırlamamak bizi sorumluluklardan uzaklaştırmaz. Çünkü o gün teslimiyetimiz var idiyse, şimdi de irademiz var, aklımız var, şuurumuz var, vicdanımız var. Üzerimizde sayısız nimetler var. O zamana nispetle çok önde ve gelişmiş bir ruh yapısına ve eksiksiz bir yaratılışa sahibiz.  

Dipnotlar:

1- Sözler, s. 105
2- A’râf Sûresi, 172
3 -sözler, s. 641
4 -Sözler, s. 133

Okunma Sayısı: 56771
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı