Risale-i Nur Enstitüsü uzun yıllar konuşulacak bir organizasyona daha imza attı. Pazar günü gerçekleştirilen “Hukukun üstünlüğü ve adalet” paneliyle 12. Risale-i Nur Kongresi’nin serencamını Risale-i Nur Enstitüsü Genel Sekreteri Ahmet Dursun’la konuştuk.
Röportaj: Mücahit Çakır / [email protected]
Risale-i Nur Enstitüsü verimli bir organizasyonu daha başarıyla gerçekleştirdi. Bu programın arka planını biraz anlatır mısınız?
Risale-i Nur Enstitüsü kurulduğu yıldan bu yana yaptığı faaliyetlerle ülkemizin ve İslam aleminin temel meselelerine dikkat çekmeye çalışıyor. Bu sene de 12. Risale-i Nur Kongresi’ni tertip ettik. Programın hem masa çalışmaları, hem de panel kısmı yoğun bir katılımla gerçekleşti. Bunun mutluluğunu elbette ki yaşıyoruz. Bu yılki kongremizde “Risale-i Nur’a göre hukukun üstünlüğü ve adalet ekseninde din, devlet ve cemaat ilişkileri”ni konuştuk. Altmış akademisyenle İki gün boyunca beş masa etrafında bu hususları tartıştık. Çalışma masaları tarafından sonuç bildirileri ve deklarasyonlar hazırlandı. Bunların bir kısmını gazetemizde ilan ettik, ilerleyen dönemlerde de Köprü dergisi vasıtasıyla kongrede sunulan tebliğleri kamuoyuyla paylaşacağız.
KONGRELER ŞAHS-I MANEVİNİN SESİ OLDU
Risale-i Nur kongreleri artık gelenekselleşti ve kurumsallaştı, Yeni Asya’mızın ve şahs-ı manevinin sesi oldu. Bu noktada 12. Risale-i Nur kongresi de son derece verimli oldu bizim için. Biz Risale-i Nur kongreleriyle hem Türkiye’nin, hem İslam dünyasının, hem de bütün insanlığın problemi haline gelen birçok konuyu tartışmak ve bu konularda Risale-i Nur perspektifinden yol göstermek istiyoruz. Zira insanlığın Bediüzzaman Said Nursi’nin bizlere sunduğu yol haritasıyla selamet sahillerine ulaşabileceğine inanıyoruz. Buradan hareketle bu sene de özellikle kamusal alan ve katı laiklik uygulamaları etrafında tartışılan din, devlet ve toplum ilişkilerinin 15 Temmuz hadisesinden sonra cemaatler ekseninde tartışılmaya başlanmasıyla gerginleşen devlet-cemaat ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini ele almak istedik.
MENFİ ALGILARI ORTADAN KALDIRMAK İÇİN…
İslam düşünce geleneğinin modern dönemlerdeki temsilcileri olan cemaatler ve bazı İslami değerlere ait kavramlar çokça yıpratıldı, önemli değerlerimizin içi boşaltıldı. Toplumsal zeminlerde dile getirilen, zihinlerde oluşturulan menfi algıları ortadan kaldırmak; din, devlet cemaat ilişkilerinin nasıl olması gerektiğiyle ilgili fikirlerimizi sunmak için konuyu tartışmaya açtık. İnşallah hayırlara vesile olacak fikirlerin ortaya çıktığı güzel çalışmalar oldu.
12. Risale-i Nur Kongresi programı iki aşamadan oluşuyordu. Birinci aşamada yaklaşık 60 akademisyen, 5 masa etrafında 2 gün boyunca din, devlet ve cemaat ilişkilerini konuştular. Programın ikinci ayağında ise kapanış oturumu olarak panel düzenlendi. Bu panelde de “Hukukun üstünlüğü ve adalet” teması etrafında hem kongre deklarasyonları yayınlandı, hem de değerli panelistlerimiz bu konuyla ilgili düşüncelerini bizlerle paylaşmış oldular.
Özellikle 4. Masa’nın sonuç deklarasyonunu okuyan Prof. Dr. Sacit Adalı’nın söylediği “Düşmanı sık değişenin dostluğuna güven olmaz” sözü dakikalarca alkışlandı. Bu, sonuç deklarasyonlarının toplumda ne kadar makes bulduğunun da bir göstergesi olarak yorumlanabilir mi?
Alkışlar aslında bütün katılımcılarımız ve sundukları deklarasyonları içindi. Sadece 4. masa değil, bütün masalardaki her deklarasyon ayakta alkışlanmaya değer nitelikteydi. Türkiye’nin seçkin üniversitelerinden birçok akademisyen, fikir adamı ve yazar maalesef bir şekilde korkunun hâkim kılındığı bir atmosferde kongremize iştirak ederek ilmin izzetini muhafaza ettiler ve bu tür programlar için öncülük ettiler. Öncelikle bu noktada onlara teşekkürlerimizi hem gazetemiz, hem de enstitümüz adına sunmak gerekiyor.
Kongrede sunulan her madde aslında hem toplumumuzun, hem de İslam dünyasının ve de dünyanın içinde bulunduğu buhranlara cevap verebilecek nitelikte. Her madde ayrı ayrı incelenip mutlaka değerlendirilmelidir yetkililer tarafından. Katılımcıların ortaya koyduğu deklarasyonlar Risale-i Nur perspektifine tüm dünyanın ne kadar ihtiyacı olduğunu yansıtması açısından son derece önemlidir.
YENİ ASYA ÖNEMLİ BİR HİZMETİ İFA EDİYOR
Taha Akyol’u bu tür programlarda pek göremiyoruz. Panele katılmaya nasıl ikna ettiniz?
Panelistlerimiz Taha Bey de Mustafa Bey değerli yazılarıyla Türkiye’nin demokratikleşme sürecine katkıda bulunan isimler. Mustafa Erdoğan saygın bir anayasa profesörü; ama anayasa tartışmalarının yapıldığı bu günlerde kürsüsü elinden alınmış durumda. Taha Akyol da Türkiye’nin kaotik ortamlarında itidalli duruşuyla ve itidalli yazılarıyla, orta yolu bulan birleştirici tavırlarıyla her zaman kıymetli bir yazar ve fikir adamıdır. Her yıl Taha Bey’i bütün programlarımıza davet ediyoruz, bu yıl da davet ettik. Kendisiyle görüşmemizde bizi ilgiyle takip ettiğini, Yeni Asya’nın bu ortamda önemli bir hizmeti ifa ettiğini ve Türkiye’nin demokratikleşme macerasında desteği değer bir hizmeti ifa ettiğini belirterek bu programa seve seve katılacağını ifade etti. Hakikaten hem bizim açımızdan çok güzel bir gündü, hem de tahmin ediyorum panelistlerimiz açısından da verimli bir toplantı oldu. Onlar da “Ekmeksiz yaşarım hürriyetsiz yaşayamam” diyen okurlarımızı yakından tanımış oldular.
Otel yönetimi herhalde bin 500 kişi kadar bir katılım bekliyordu; ama katılım bunun kat kat üstünde oldu. 3-4 bin kişiden bahsediliyor. Bu kadar insanın olaysız toplanıp olaysız dağılması, “Risale-i Nur talebeleri asayişin mânevî bekçisidir” tespitini doğrular niteliktedir diyebilir miyiz?
Panelin aslında bir arkaplanı var. Biz Risale-i Nur Kongresi’nin hazırlıklarını 6-7 ay öncesinden başlatıyoruz ve o tarihten itibaren de salon için anlaşmalarımızı yapıyoruz. Önce Haliç Kongre Merkezi’yle aylar öncesinden bir anlaşma yaptık. O anlaşma güvenlik gerekçesiyle iptal edildi. Daha sonra Lütfi Kırdar’la anlaşma yaptık, aynı gerekçeyle o salon da iptal edildi. Bu sefer de arayışlarımızı farklı yerlere yönlendirdik, birkaç iptalle daha karşılaştık. En son Kaya Ramada’da karar kıldık. İki salon tutuldu orada, altı üstlü. Yaklaşık 2 bin 500’e yakın sandalye vardı. Ama ayaktakilerle ve salonlara giremeyenlerle birlikte, otel yönetiminin ifade ettiğine göre 3-4 bin katılımcıyla program gerçekleşti. Tabii onlar da tedirgin oldular, açıkçası bu kadar kalabalığı beklemiyorlardı; ama Risale-i Nur’un en temel prensiplerinden biri olan “müsbet hareket” ilkesinin ne olduğu fiilen orada gerçekleşti.
OTEL YÖNETİMİ HAYRETLERİNİ AKTARDI
Müsbet hareketin hayata nasıl aktarılacağı konusunda güzel bir örnek sunuldu. Büyük kalabalıkların içinde bile müsbet hareket çerçevesi içinde uhuvvet, muhabbet, kardeşlik, tesanüt duygusunun nasıl yaşatılacağının en güzel örneği o gün verilmiş oldu. Bu kardeşlik duygusunun bütün İslam aleminde makes bulması için dua ediyoruz. Bu hususta otel yönetimi bu noktada bize hayretlerini aktardılar ve teşekkür ettiler. Biz de Kaya Ramada yönetimine bize gösterdikleri ilgi için çok teşekkür ediyoruz.
Panel, Periscope üzerinden de canlı yayınlandı. Oradan da 30 bine yakın kişi canlı takip etti sanıyorum.
Evet binlerce kişi canlı yayına katıldı, sosyal medyada da takip edildi, Bizim Radyo’da canlı yayınlandı. Hâlâ, panelin yankıları sürüyor. Böyle bir dönemde, üstelik olağan üstü şartların hakim olduğu dönemde binlerce insanın bir araya gelerek kucaklaşması, muhabbet rüzgarlarını estirmesi, Türkiye’yi yönetenlere ve İslam dünyasına önemli bir mesaj oldu. İttihad-ı İslam’ın çekirdekleri işte bu tür toplantılardan geçiyor. Risale-i Nur Enstitüsü’nün nihai hedefi, Üstad’ın gerçekleştirmek istediği Medresetü’z-Zehra’nın hedefi doğruldusunda İttihad-ı İslam’ın çekirdeklerinin atılmasına öncülük etmektir. Medresetüzzehra sadece bir üniversite değildir, bir insanlık ve medeniyet projesidir. İttihad-ı İslam’ın çekirdeklerinin atılacağı bir projedir. Bu projenin uygulama ayakları da işte bu tür toplantılar olacaktır. Bunu göstermek açısından çok önemli bir toplantı oldu.
UHUVVET VE KARDEŞLİK HAVASINI YAŞADIK
Katılımcılardan size telefon ve mesajlarla tebrikler geliyordur muhtemelen.
Kongreye katılan bütün akademisyenlerden, panelistlerden telefonlar ve mesajlar aldım. Aslında onları teker teker paylaşmak çok uzun sürebilir. Katılımcılar ve programı izleyenler tebrike değer, çok takdire değer bir program olduğunu söyleyerek bizi tebrik ettiler. Biz de kendilerine sundukları katkı nedeniyle teşekkür ettik. Her yönüyle faydalı bir program oldu. Anadolu’dan onlarca otobüs geldi. Bu uhuvvet, kardeşlik havasını hep birlikte yaşadık. Onun mutluluğuyla evimize döndük. Bu havanın, kutuplaşmaların arttığı, ötekileştirmenin artık moda haline geldiği, kavgaların çoğaldığı bir ortamda Türkiye’yi birleştirici; uhuvveti, muhabbeti ortaya çıkarıcı bir yöne sevk edeceğine inanıyoruz.
Risale-i Nur Enstitüsü olarak 2017 yılı içinde başka ne tür program planlarınız var?
12. Risale-i Nur Kongresi’ni yaptık. Bu kongrenin benzerini gençlerimiz yapacaklar. Aynı konu ile bu yıl 8. Risale-i Nur Gençlik Kongresi’ni Ankara’da yapacağız. 6-7 Mayıs tarihlerinde. Yine yaklaşık 100’e yakın gencimiz Ankara’da “hukukun üstünlüğü ve adalet eksenin din, devlet ve cemaat ilişkileri”ni tartışacak. Ve kendi hazırladıkları deklarasyonları Pazar günü Ankara’da yapacağımız bir programda sunacaklar. Bir gençlik şöleni olacak. Şimdiden bütün cemaatimizi İstanbul’da yaşattıkları o kardeşlik havasını Ankara’da yaşatmaya davet ediyoruz.