Şualar - page 371

tevbe kapısıyla gir.” tâ cehennemin vücudu, değil kor-
kutmak, belki sana cennetin lezzetlerini tam bildirsin ve
senin ve hukuklarına tecavüz edilen hadsiz mahlûkatın in-
tikamlarını alsın, sizi keyiflendirsin. eğer sen dalâlette bo-
ğulup çıkamıyorsan, yine
cehennemin vücudu bin dere-
ce idam-ı ebedîden hayırlıdır. Ve kâfirlere de bir nevi mer-
hamettir
. Çünkü insan, hatta yavrulu hayvanat dahi, ak-
rabasının ve evlâdının ve ahbabının lezzetleriyle ve saadet-
leriyle lezzetlenir, bir cihette mes’ut olur. Şu hâlde sen,
ey mülhit, dalâletin itibarıyla ya idam-ı ebedî ile ademe
düşeceksin veya cehenneme gireceksin! Şerr-i mahz olan
adem ise, senin bütün sevdiklerin ve saadetleriyle mem-
nun ve bir derece mes’ut olduğun umum akraba ve asıl
ve neslin seninle beraber idam olmasından binler derece
cehennemden ziyade senin ruhunu ve kalbini ve mahi-
yet-i insaniyeni yandırır. Çünkü,
cehennem olmazsa, cen-
net de olmaz
. Her şey senin küfrün ile ademe düşer. eğer
sen cehenneme girsen, vücut dairesinde kalsan, senin
sevdiklerin ve akrabaların ya cennette mes’ut veya vücut
dairelerinde bir cihette merhametlere mazhar olurlar. de-
mek, her hâlde cehennemin vücuduna taraftar olmak sa-
na lâzımdır.
Cehennem aleyhinde bulunmak, ademe ta-
raftar olmaktır
ki, hadsiz dostlarının saadetlerinin hiç ol-
masına taraftarlıktır.
evet, cehennem ise, hayr-ı mahz olan daire-i vücudun
Hâkim-i zülcelâl’inin hakîmâne ve âdilâne bir hapishane
vazifesini gören dehşetli ve celâlli bir mevcut ülkesidir.
Şualar
o
n
B
irinci
Ş
ua
| 371 |
MEYVE RİSALESİ
esası, iç yüzü, vasfı, aslı, hakikati.
mahlûkat:
Allah tarafından yara-
tılanlar.
mazhar:
nail olma, şereflenme.
memnun:
hoşnut, razı.
merhamet:
acımak, şefkat gös-
termek, korumak, esirgemek.
mes’ut:
saadetli, bahtlı, mutlu.
mevcut:
var olan, bulunan, olan.
mülhit:
İslâm dininden ayrılan, Al-
lah’ı inkâr eden, dinsiz, imansız.
nesl:
soy-sop, zürriyet.
nevî:
çeşit, tür.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın temeli
ve sebebi olan manevî varlık.
saadet:
mutluluk.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
şerr-i mahz:
tamamen kötülük,
iyi tarafı hiç olmayan; zararı, fenalığı
yüzde yüz olan şer ve musibet.
taraftar:
taraflı, birinin veya bir
grubun tarafını tutan, bir tarafı
destekleyen.
tecavüz:
saldırma, sataşma, baş-
kasının hakkına dokunma.
tevbe:
işlenmiş bir günahtan piş-
manlık duyup Allah’tan af dileme
ve bir daha işlememek üzere söz
verme.
umum:
bütün.
vazife:
görev.
vücut:
var olma, varlık.
Zuhruf:
Kur’ân-ı Kerîm’in 43. su-
residir. Mekke’de nazil olmuştur
(54. ayeti Medine’de). 89 ayettir.
adem:
yokluk.
âdilâne:
adaletli olana yakışır
bir surette, doğrulukla, âdil-
cesine.
ahbap:
dostlar.
aleyh:
karşı, karşıt.
asıl:
soy, nesep.
celâl:
sonsuz büyüklük, haş-
met, ululuk, yücelik ve haşmet
sahibi olan Allah.
cihet:
yön.
daire-i vücut:
varlık dairesi.
dalâlet:
iman ve İslâmiyetten
ayrılmak, azmak, doğru yoldan
ayrılma, azma, batıla yönel-
me.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
evlât:
veletler, çocuklar.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakîmâne:
hikmetli bir şekil-
de.
Hâkim-i Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük ve haşmet sahibi olan,
her şeye hükmeden, Allah.
hayr-ı mahz:
mutlak hayır,
hayrın tâ kendisi.
hayvanat:
hayvanlar.
hukuk:
haklar.
idam:
yok olma.
idam-ı ebedî:
dirilmemek üze-
re yok oluş, ahiret inancı ol-
madığı için ölümü ebedî yok-
luğa gitmek olarak görme.
intikam:
öç alma, kendisine,
bulunduğu topluluğa veya be-
nimsediği bir şeye karşı yapılan
tecavüze, kötülüğe karşılık ver-
me, misillemede bulunma.
itibar:
değer.
kâfir:
Allah’ı ve İslamiyeti inkar
eden, dinsiz.
küfür:
Allah’ın varlığına, birli-
ğine inanmama, müşriklik,
imansızlık.
mahiyet-i insaniye:
insanın
1...,361,362,363,364,365,366,367,368,369,370 372,373,374,375,376,377,378,379,380,381,...1581
Powered by FlippingBook