lezzetlerde gayet sanatlı taamları ve gayet kıymetli nimet-
leri cismaniyete ihzar etmek, bedahetle ve şeksiz gösterir
ki, dâr-ı ahirette cennetin en çok ve en mütenevvi lezzet-
leri cismanîdir. Ve saadet-i ebediyenin en ehemmiyetli ve
herkesin istediği ve ünsiyet ettiği nimetleri cismanîdir.
Acaba hiçbir cihet-i ihtimali ve imkânı var mı ki, bu
adî midenin hâl diliyle beka duasını kabul edip nihayet-
siz mu’cizatlı maddî taamlar ile onu minnettar ederek,
her vakit tesadüfsüz, kastî olarak fiilen cevap veren bir
Kadîr-i Rahîm, bir Alîm-i Kerîm, kâinatın en ehemmiyet-
li neticesi ve arzın halifesi ve o Hâlık’ın güzidesi ve pe-
restişkârı olan nev-i insanın insaniyet mide-i kübrası ile
küllî ve yüksek ve daima arzu ettiği ve ünsiyet ettiği ve
fıtraten istediği cismanî lezzetleri, dâr-ı bekada verilmesi-
ne dair hadsiz umumî duaları kabul olmasın; ve haşr-i
cismanî ile fiilen cevap verilmesin; onu ebedî minnettar
etmesin? Âdeta sineğin sesini işitsin, gök gürültüsünü
işitmesin; ve adî bir neferin kemal-i ehemmiyetle teçhi-
zatına baksın, orduya hiç bakmasın, ehemmiyet verme-
sin. Bu, yüz derece muhal ve batıldır.
evet,
(1)
o
ø o
«r
Yn
’r
G t
ò n
?n
Jn
h ¢ o
ùo
Ør
fn
’r
G p
¬«/
¡n
à°r
ûn
J Én
e Én
¡«/
an
h
ayetinin sa-
rahat-i kat’iyesiyle, insan en ziyade ünsiyet ettiği ve dün-
yada numunesini tatmış olduğu cismanî lezzetleri cenne-
te lâyık bir tarzda görecek, tadacak ve lisan, göz ve kulak
gibi azaların ettikleri halis şükürler ve hususî ibadetlerin
mükâfatları o uzuvlara mahsus cismanî lezzetler ile
Şualar
o
n
B
irinci
Ş
ua
| 369 |
MEYVE RİSALESİ
lah.
halis:
saf, samimî.
haşr-i cismanî:
cisimle, cesetle di-
rilme, ruhla beraber bedenlerin
ve vücutların haşri.
hususî:
özel.
ihzar:
hazır etme, hazırlama.
insaniyet:
insanlık mahiyeti, insan
olma hâli, insana yakışır davranış.
Kadîr-i rahîm:
çok merhametli
olan ve her şeye gücü yeten, Al-
lah.
kastî:
kastederek, isteyerek, bile
bile yapılan.
kemal-i ehemmiyet:
son derece
mühim, önemli.
kıymet:
değer.
küllî:
umumî, genel.
lâyık:
uygun, yakışır, münasip.
lisan:
dil.
maddî:
madde ile alâkalı, cisma-
nî.
mahsus:
bir şeye veya kişiye has
olan.
mide-i kübra:
büyük veya geniş
mide.
minnettar:
bir iyiliğe karşı teşekkür
duygusu içinde olan.
mu’cizat:
mu’cizeler, Allah tara-
fından verilip, yalnız peygamber-
lerin gösterebilecekleri büyük ha-
rika işler.
muhal:
imkânsız.
mükâfat:
iyi bir iş, hizmet veya
başarıdan ötürü verilen şey, ödül.
mütenevvi:
aynı cinsten olmayan,
nevi nevi, çeşit çeşit.
nefer:
asker, er.
nev’i insan:
insan türü, insanoğ-
lu.
nihayetsiz:
sonsuz, sınırsız.
nimet:
lütuf, ihsan, bağış.
numune:
örnek.
perestişkâr:
aşırı derecede düşkün
olan, çok seven.
saadet-i ebediye:
sonu olmayan,
sonsuz mutluluk.
sarahat-ı kat’iye:
kat’i ve kesin
bir açıklık.
şek:
şüphe, zan, tereddüt; aksiyle
birlikte iki ihtimalin eşit derecede
bulunduğu bilgi.
şükür:
nimet ve iyiliğin sahibini
tanıma ve ona karşı minnet duy-
ma.
taam:
yemek, yiyecek.
teçhizat:
teçhizler, donatmalar, ci-
hazlandırmalar.
tesadüf:
rastlantı, bir şeyin ken-
diliğinden meydana gelmesi.
umumî:
herkesle ilgili, genel.
uzuv:
bir canlıyı meydana getiren
parçacıklardan her biri, organ.
ünsiyet:
alışkanlık, ülfet, dostluk.
ziyade:
çok, fazla.
âdeta:
sanki.
adî:
bayağı, aşağı, değersiz.
Âlîm-i Kerîm:
ikram ve ihsanı
bol olan ve her şeyi hakkıyla
bilen Allah.
arz:
yer, dünya.
arzu:
bir şeye karşı duyulan
istek, heves.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
aza:
organlar, uzuvlar.
batıl:
boş ve manasız olan,
gerçeğe uymayan, doğru ve
haklı olmayan.
bedahet:
açıklık, aşikâr, ispata
ihtiyaç olmayacak derecede
açıklık.
cihet-i ihtimal:
bir şeyin ola-
bilirlik, ihtimal yönü.
cismaniyet:
cismanî oluş, ci-
simle ilgili olma, maddiyat.
dâr-ı ahiret:
ahiret yurdu.
dâr-ı beka:
bâkî ve sonsuz
dünya; ahiret.
ebedî:
sonu olmayan, daimî,
sürekli.
ehemmiyet:
önem, değer, kıy-
met.
fıtraten:
fıtrî olarak, yaratılıştan,
yaratılış itibarıyla.
güzide:
seçkin, mümtaz.
halife:
yeryüzünde bazı hu-
suslarda Allah adına ve yine
Allah’ın izniyle hareket eden.
Hâlık:
yoktan yaratan, her şeyi
yoktan var eden, yaratıcı; Al-
1.
Orada canların çekeceği, gözlerin zevk alacağı herşey vardır. (Zuhruf Suresi: 71.)