gençlerin gençliğinin suiistimalinden ve taşkınlıklarından
ve gayrimeşru keyiflerin cezası olarak gelen tokatlardan
eyvahlar ve ağlamalar ve esefler işiteceksin.
eğer istikamet dairesinde gitse, gençlik gayet şirin ve
güzel bir nimet-i İlâhiye ve tatlı ve kuvvetli bir vasıta-i hay-
rat olarak ahirette gayet parlak ve bâkî bir gençlik netice
vereceğini, başta kur’ân olarak çok kat’î âyâtıyla bütün
semavî kitaplar ve fermanlar haber verip müjde ediyor-
lar.
Madem hakikat budur. Ve madem helâl dairesi keyfe
kâfidir. Ve madem haram dairesindeki bir saat lezzet, ba-
zen bir sene ve on sene hapis cezasını Çektirir. Elbette
gençlik nimetine bir şükür olarak, o tatlı nimeti iffette, is-
tikamette sarf etmek lâzım ve elzemdir.
@
Şualar
o
n
B
irinci
Ş
ua
| 331 |
MEYVE RİSALESİ
âyât:
Kur’ân ayetleri.
elzem:
daha (en, pek) lâzım,
lüzumlu, gerekli.
esef:
acıma, üzülme.
hakikat:
gerçek, esas.
haram:
İslâmiyetçe yasakla-
nan işler.
helâl:
İslâmî ölçüler içinde ka-
zanılmış şey.
iffet:
temizlik, ahlâkî temizlik.
istikamet:
doğruluk, dürüst-
lük, doğru ve namusluca ha-
reket, iyi kalplilik.
kâfi:
yeter, kâfi gelir.
kat’î:
kesin, şüpheye ve te-
reddüde mahal bırakmayan.
Kur’ân:
Allah tarafından va-
hiy yoluyla Hz. Muhammed’e
indirilmiş, semavî kitapların
sonuncusu.
madem:
... -den dolayı, böyle
ise.
nimet:
lütuf, ihsan, bağış.
nimet-i İlâhiye:
Allah’ın ni-
meti, Allah’ın lütfu, Allah’ın ih-
sanı, Allah’ın bahşettiği her
türlü rızık.
sarf:
harcama.
şükür:
nimet ve iyiliğin sahi-
bini tanıma ve ona karşı min-
net duyma.
vasıta-i hayrat:
hayırlara va-
sıta olan.