Muhakemat - page 26

meydan-ı bedahete gelen mesaile bürhan getirmek, ma-
lûmu ilâm demektir.”
Cevaben derim:
Maatteessüf, benim ile şu zamanın
kıt’asında iştirak eden cümlesi, eğer çendan, sureten on
üçüncü asrın evlâdıdırlar, fakat fikir ve terakki cihetiyle
kurun-i Vustanın yadigârlarıdırlar. güya muasırlarımız,
üçüncü asrın nihayetinden on üçüncü asra kadar geçmiş
olan asırların fihristesi, veyahut enmuzeci, veyahut me-
lez bir kavimdirler. Hatta, bu zamanın çok bedihiyatı on-
larca mevhumat sayılır.
* * *
Mukaddeme
Bu kitap, üç Makale ile üç kitap üzerine müretteptir.
Birinci Makale
, unsur-i hakikatin veyahut bazı Mukad-
demat ve Mesail ile İslâmiyet’e saykal vurmanın beyanın-
dadır.
İkinci Makale
, unsur-i belâgati keşfeder.
Üçüncüsü
, unsur-i akîde ile ecvibe-i japoniye beyanın-
dadır.
Kitaplar
ise, kur’ân’da işaret olunan ilmü’s-sema ve il-
mü’l-arz ve ilmü’l-beşeri tahkik ile bir nevi tefsirdir.
* * *
asır:
yüzyıl.
bedihiyat:
açık, meydanda olan-
lar, delil ve ispata ihtiyacı olma-
yacak şekilde açık, meydanda
olan şeyler.
beyan:
açıklama, bildirme, izah.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
cevaben:
cevap olarak, karşılık
şeklinde.
cihet:
yön.
cümle:
herkes.
çendan:
gerçi, her ne kadar.
ecvibe-i Japoniye:
Japonlara ait
cevaplar,.
enmûzec:
nümune, örnek.
evlât:
çocuklar.
fihriste:
katalog, liste.
güya:
sanki.
îlâm:
bildirme.
ilmülarz:
yer ilmi, co€rafya, jeolo-
ji gibi ilimler.
ilmülbeşer:
insan ilmi, antropolo-
ji.
ilmüssema:
astronomi.
iştirak:
katılma, ortak olma.
kavim:
millet; aralarında dil, âdet,
m
ukaddeme
| 26 | MuhakeMat
örf, kültür birli€i olan insan
toplulu€u.
keşif:
bulma, meydana çıkar-
ma.
kurun-i Vusta:
Orta Ça€.
maatteessüf:
ne yazık ki,
üzülerek belirteyim ki.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
melez:
iki ayrı cinsten mey-
dana gelmiş.
mesail:
meseleler.
mevhûmât:
mevhum şeyler,
kuruntuya dayanan vehim ve
hayal türünden şeyler.
meydan-ı bedahet:
açıklık
alanı, sahası.
muasır:
aynı asırda yaşayan-
lardan her biri, aynı devirde
yaşayan.
mukaddeme:
giriş, başlangıç,
önsöz.
mürettep:
tertip olunmuş, di-
zilmiş, sıralanmış.
nevî:
çeşit, tür.
nihayet:
son.
saykal:
cila.
sureten:
suret olarak, görü-
nüş itibariyle.
tahkik:
do€rulu€unu ispat et-
me, do€rulama.
tefsir:
Kur’ân-ı Kerîm’i açıkla-
mak maksadıyla yazılan ki-
tap.
terakki:
ilim, sanat ve teknik
gibi alanlarda ilerleme, daha
yüksek bir seviyeye gelme.
unsur-i akîde:
imanın esasla-
rı.
unsur-i belâgat:
güzel ifade-
nin esasları.
unsur-i hakikat:
İslâm haki-
katlerinin unsurları, eleman-
ları.
yadigâr:
bir kimseyi veya
olayı hatırlatan eşya veya
1...,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25 27,28,29,30,31,32,33,34,35,36,...332
Powered by FlippingBook