Muhakemat - page 21

(1)
w
Cümle tahiyyat ol Hâkim-i ezel ve Hakîm-i ezelî ve
rahman-ı lemyezelî’ye elyaktır ki, bizi İslâmiyet’le serfi-
raz ve Şeriat-ı garra ile sırat-ı müstakime hidayet etmiş-
tir.
öyle bir şeriat ki, akıl ve nakil destbedest ittifak vere-
rek ol şeriatın hakaikının hakkaniyetini tasdik etmişler-
dir.
öyle hakaik ki, kökleri hakikat zemininde rüsuh ile be-
raber, dal ve budakları kemalâtın göklerine yükselip, in-
tişar edip…
öyle füruat ki, meyveleri saadet-i dâreyndir ve bizi
kur’ân-ı Mu’ciz ile irşat eylemiş.
öyle kitap ki, kaideleri ile hilkat-i âlemin kitabından
dest-i kader ve kalem-i hikmet ile mektup ve cari olan ka-
vanin-i amika-i dakika-i İlâhiyeyi izhar ettiğinden, ahkâm-ı
âdilânesiyle nev-i beşerin nizam ve muvazenet ve terak-
kisine kefil-i mutlak ve üstad-ı küll olmuştur.
salâvat-ı bînihaye ol server-i kâinat ve Fahr-i Âlem’e
hediye olsun ki: Âlem, enva ve ecnasıyla onun risaletine
şahadet ve mu’cizelerine delâlet ve hazine-i gayptan
getirdiği meta-ı âlîye dellâllık ediyor. güya, âleme teşrif
ettiğinden, her bir nevi kendi lisan-ı mahsusuyla alkışla-
dığı gibi; sultan-ı ezel, zemin ve asumanın evtarını intak
MuhakeMat | 21 |
m
ukaddeme
gafletten uyandırma.
ittifak:
birleşme, birlik oluşturma.
izhar:
gösterme, açı€a vurma.
kaide:
kural, esas, düstur.
kalem-i hikmet:
hikmet kalemi,
Cenab-ı Hakk’ın hikmet tecellile-
rini kâinata yazan manevî kalem.
kavanin-i amika-i dakika-i ‹lâhi-
ye:
Cenab-ı Hak tarafından konu-
lan ve çok inceden inceye araştır-
ma ve düşünce ile anlaşılabilen
ince ve derin olan kanunlar.
kefil-i mutlak:
kayıtsız şartsız
her şeyiyle tam kefil olan.
kemalât:
kemaller, olgunluklar,
mükemmellikler.
lisan-ı mahsus:
kendisine ait dil,
kendine ait tarz.
meta-ı âlî:
ulvî, yüksek, kıymetli
mal.
muvazenet:
denge.
nakil:
Kur’ân-ı Kerîm, hadis-i şerif
gibi ‹slâmın aslî kaynakları, nakil.
nev-i beşer:
insano€lu, insanlar.
nevî:
çeşit, tür.
nizam:
düzen, düzgünlük; kanun.
Rahman-ı Lemyezelî:
sonsuza
kadar bütün mahlûkata merha-
met ve şefkat eden, onlara ni-
metler veren Allah.
risalet:
elçilik, resullük, peygam-
ber olarak gönderilme.
rüsuh:
sa€lam olma, sa€lamlık.
saadet-i dâreyn:
iki cihan saade-
ti, dünya ve ahiret mutlulu€u.
salâvat-ı bînihaye:
Hz. Muham-
med’e (asm) yapılan sonsuz dua.
serfiraz:
benzerlerinden üstün
olan, başta gelen, seçkin.
Server-i kâinat:
kâinatın en bü-
yü€ü, reisi; Hz. Muhammed (asm).
sırat-ı müstakim:
hak yol, Al-
lah’ın gösterdi€i hidayet yolu.
Sultan-ı ezel:
kudret kuvvet ve
iktidarı zamanla kayıtlı olmayan,
saltanatının başlangıcı olmayan
sultan.
şahadet:
şahit olma, şahitlik, ta-
nıklık.
şeriat:
, ‹lâhî emir ve yasaklara
dayanan hükümlerin hepsi.
fieriat-ı Garra:
parlak ve nurlu şe-
riat; ‹slâm dini.
tahiyyat:
tahiyyeler, selâmlar,
dualar.
tasdik:
do€rulama, onaylama.
terakki:
yükselme, ilerleme.
teşrif:
şereflendirme, şeref ver-
me.
üstad-ı küll:
her çeşit ilimde, her
hususta çok ileri bilgisi olan, her-
kesin üstadı.
ahkâm-ı âdilâne:
adaletli hü-
kümler.
asuman:
gökyüzü, sema.
cari:
cereyan eden, akan, işle-
yen.
dellâl:
ilan eden, bir haberi
duyurmak için yüksek sesle
ba€ırarak dolaşan kimse.
destbedest:
el ele.
dest-i kader:
kader eli.
ecnas:
cinsler, çeşitler.
elyak:
en layık olan.
enva:
çeşitler, türler, neviler.
evtar:
yaya gerilmiş ipler, ki-
rişler, teller.
füruat:
ayrıntılar, esastan ol-
mayan meseleler.
hakaik:
hakikatler, do€rular,
gerçekler.
hakîm-i ezelî:
başlangıcı ol-
mayan ve sonsuz hikmet sa-
hibi olan, Allah.
hakkaniyet:
hak ve adâlete
uygunluk.
hazine-i gayp:
gayp hazinesi,
var olan fakat görünmeyen
hazine.
hidayet:
do€ru inanç ve ya-
şayış üzere olmak.
hilkat-i âlem:
âlemin yaratılı-
şı.
intak:
söyletme, söyletilme,
dile getirme.
intişar:
yayılma, yaygınlaş-
ma, neşrolunma.
irşat:
do€ru yolu gösterme,
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
1...,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20 22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,...332
Powered by FlippingBook