E l ce vap
: Cenab-ı Hak, Hakîm ismi muktezası
olarak, vücud-i eşyada bir merdivenin basamakları gibi
bir tertip vazetmiş. sabırsız adam, teenni ile hareket
etmediği için, basamakları ya atlar düşer veya noksan
bırakır, maksut damına çıkamaz. onun için hırs mahru-
miyete sebeptir. sabır ise müşkülâtın anahtarıdır ki,
(2)
p
ên
ôn
Ø r
dG o
ìÉn
à`r
Øp
e o
Èr
°s
üdGn
h
(1)
@ l
ôp
°SÉn
N l
Öp
FÉn
N ¢o
üj/
ôn
ër
dn
G
durub-i
emsal hükmüne geçmiştir. demek, Cenab-ı Hakkın ina-
yet ve tevfiki, sabırlı adamlarla beraberdir. Çünkü sabır
üçtür:
Biri
: Masiyetten kendini çekip sabretmektir. Şu sabır
takvadır.
(3)
n
Ú/
?s
à` o
Ÿr
G n
™n
e %G s
¿
p
G
sırrına mazhar eder.
İkincisi
: Musibetlere karşı sabırdır ki, tevekkül ve
teslimdir.
(5)
n
øj /
ôp
HÉ°s
üdG t
Öp
ëoj
%G s
¿
p
G
(4)
@ n
Ú/
?u
c n
ƒn
à o
Ÿr
G t
Öp
ëoj
%G s
¿
p
G
şerefine mazhar ediyor. Ve sabırsızlık ise, Allah’tan şikâ-
yeti tazammun eder; ve ef’alini tenkit ve rahmetini itti-
ham ve hikmetini beğenmemek çıkar.
evet, musibetin darbesine karşı şekva suretiyle elbette
âciz ve zayıf insan ağlar. Fakat şekva ona olmalı; ondan
olmamalı. Hazret-i Yakup Aleyhisselâmın
(6)
$G n
‹p
G
p
Êr
õo
Mn
h »
pq
ã`n
H Gƒo
µr
°Tn
G BÉ n
ªs
fp
G n
?Én
b
demesi gibi olmalı. Ya-
ni, musibeti Allah’a şekva etmeli; yoksa Allah’ı insanlara
şekva eder gibi “eyvah! of!” deyip, “Ben ne ettim ki bu
âciz:
eli yetmez, gücü yetmez.
aleyhisselâm:
ona selâm olsun.
Cenab-ı Hak:
Hakkın tâ kendisi
olan, şeref ve yücelik sahibi Allah.
dam:
tavan; hedef.
durub-i emsal:
atasözleri.
ef’al:
fiiller, işler.
elbette:
kesinlikle.
Hakîm:
her şeyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetle yaratan, hikmet
sahibi Allah.
hasaret:
hasar, zarar.
hırs:
aç gözlülük, aşırı istek.
hikmet:
kâinattaki ve yaratılışta-
ki İlâhî gaye, gizli sebep.
hükmüne geçmek:
yerine geç-
mek.
inayet:
Allah’tan gelen yardım.
ittiham:
suçlama.
mahrumiyet:
mahrumluk, istedi-
ğini elde edememe.
maksut:
kastedilen, istenilen şey.
masiyet:
asilik, itaatsizlik, günah.
mazhar etmek:
kavuşturmak.
muhakkak:
doğruluğu kesinlik
kazanmış.
mukteza:
iktiza eden, gerekli
olan.
musibet:
felâket, dert, sıkıntı.
muvaffakıyet:
Allah’ın yardımıy-
la başarılı olma.
müşkülât:
müşküller, zorluklar.
noksan:
eksiklik, kusurlu.
rahmet:
Allah’ın kullarını koru-
ması, onlara acıyıp bağışlaması,
onlara maddî ve manevî nimetler
vermesi.
sabır:
dayanma, katlanma.
suret:
biçim, görünüş.
şekva:
şikâyet, yakınma.
şeref:
iyi ahlâk ve faziletler sonu-
cu meydana gelen manevî yüce-
lik.
şikâyet:
sızlanma, yakınma.
takva:
Allah’tan korkma, Allah’ın
emirlerini tutup, günahlardan
sakınma.
tazammun etme:
içine alma,
kapsama.
teenni:
acele etmeden, dik-
katli davranma.
tenkit:
eleştirme, eleştiri.
tertip:
düzenleme, sıralama.
teslim:
Allah’a bırakma.
tevekkül:
Allah’a dayanma
ve güvenme, Onu vekil kabul
etme.
tevfik:
bir şeyi uygun duru-
ma getirme.
vaz’:
koyma, konulma, tayin
etme.
vücud-i eşya:
eşyanın varlığı.
zaif:
eksik, güçsüz.
1.
Hırs, hasaret ve muvaffakıyetsizliğin sebebidir.
2.
Sabır kurtuluşun anahtarıdır. (Aclûni, Keşfü’l-Hafa, 2:21.)
3.
Allah takva sahipleriyle beraberdir. (Bakara Suresi: 194.)
4.
Muhakkak ki Allah tevekkül edenleri sever. (Âl-i İmran Suresi: 159.)
5.
Muhakkak ki Allah sabredenleri sever. (Âl-i İmran Suresi: 146. ayetten muktebes)
6.
De ki: Ben derdimi de, üzüntümü de ancak Allah’a sunarım. (Yusuf Suresi: 86.)
Y
irmi
Ü
çÜncÜ
m
ekTup
| 472 | Mektubat