YirmiÜçüncüMektup
(2)
/
? p
ór
ª n
ëp
H o
ípq
Ñ° n
ù o
j s
’p
G m
Ar
?n
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
|}
(1)
o
¬n
fÉ n
ër
Ñ°o
S /
¬p
ª°r
SÉp
H
p
?p
FÉn
bn
O p
äGn
ôp
°TÉn
Y p
On
ón
©p
H Gk
ón
Hn
G o
¬o
JÉn
c n
ôn
Hn
h*G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ`r
«n
?n
Y o
?n
Ó° s
ùdn
G
(3)
n
?p
Oƒo
Lo
h p
äGs
Qn
Pn
h n
?p
ôr
ªo
Y
A
ZİZ
,G
AyRETLİ
, Ciddî,Hakikatli,Halis,DirayetliKar-
deşim!
Bizim gibi hakikat ve ahiret kardeşlerin, ihtilâf-ı zaman
ve mekân, sohbetlerine ve ünsiyetlerine bir mâni teşkil
etmez. Biri şarkta, biri garpta, biri mazide, biri müstak-
belde, biri dünyada, biri ahirette olsa da, beraber sayıla-
bilirler ve sohbet edebilirler. Hususan bir tek maksat için
bir tek vazifede bulunanlar, birbirinin aynı hükmündedir-
ler. sizi her sabah yanımda tasavvur edip, kazancımın
bir kısmını, bir sülüsünü –Allah kabul etsin– size veriyo-
rum. duada, Abdülmecit ve Abdurrahman ile berabersi-
niz. İnşaallah her vakit hissenizi alırsınız.
sizin dünyaca bazı müşkülâtınız, senin hesabına beni
bir parça müteessir etti. Fakat madem dünya bâkî değil
ve musibetlerinde bir nevi hayır vardır; senin bedeline
“Yâ Hû, bu da geçer!” kalbime geldi.
ahiret:
dünya hayatından sonra
başlayıp ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
aziz:
saygın, değerli.
bâkî:
sürekli ve kalıcı olan.
bedel:
karşılık, bir şeyin yerine.
bereket:
bolluk, mutluluk.
dakikanın aşiresi:
dakikanın
onuncu kuvveti (60
10
saniye).
dirayet:
zekâ, akıl, yetenek ve
tecrübe sahibi olma.
ebed:
sonsuzluk, daîmilik.
garb:
batı.
gayret:
çalışma, çabalama.
hakikat:
doğru, gerçek.
halis:
hilesiz, temiz.
hayır:
iyi şey, fayda.
hisse:
pay, nasip, kısmet.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hükmünde:
değerinde, yerinde.
ihtilâf-ı zaman ve mekân:
yer ve
zaman farklılığı.
inşaallah:
Allah isterse, Allah di-
lerse.
kusur:
eksiklik, noksan.
madem:
çünkü.
maksat:
kastedilen, istenilen şey.
mâni:
meneden, engel olan.
mazi:
geçmiş zaman.
musibet:
felâket, belâ, sıkıntı.
müstakbel:
gelecek zaman.
müşkülât:
güçlükler, sorunlar.
müteessir:
üzülmüş, etkilen-
miş.
nev:
türlü, çeşit.
noksan:
eksiklik, kusurlu.
rahmet:
acıma, merhamet
etme, koruma, bağışlama,
şefkat gösterme.
sülüs:
üçte bir.
şark:
doğu.
tasavvur etme:
düşünme,
hayal etme.
tenzih:
Allah’ı şanına lâyık ol-
mayan şeylerden, her türlü
eksik ve noksandan uzak ve
yüce tutma, münezzeh say-
ma.
tesbih:
Cenab-ı Hakkı şanına
lâyık ifadelerle anma.
teşkil:
meydana getirme,
oluşturma.
ünsiyet:
dostluk, arkadaşlık.
vazife:
ödev, görev.
Yâ Hû:
Yâ Allah.
zerre:
atom.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
2.
Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
3.
Ömür dakikalarının aşireleri ve vücudunun zerreleri sayısınca, Allah’ın selâmı, rahmeti ve
bereketi ebeden üzerinize olsun.
Y
irmi
Ü
çÜncÜ
m
ekTup
| 468 | Mektubat
?
YirmiÜçüncüMektup,
Barla’da 1933’te Türkçe
olarak telif edilmiştir.