Mektubat - page 235

Birincisi
: Hazret-i İmam-ı Ahmed ibni Hanbel, ebu sa-
idi’l-Hudrî’den tahriç ve tashih eder ki:
resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, katâde ibni nu-
man’a karanlıklı, yağmurlu bir gecede bir değnek verir ve
ferman eder ki: “sana, lâmba gibi, onar arşın her taraf-
ta ışık verecek. evine gittiğin zaman bir siyah şahıs gölge
göreceksin. o, şeytandır. onu hanenden çıkar, tardet.”
katâde değneği alır, gider. Yed-i beyza gibi ışık verir. evi-
ne gider, o siyah şahsı görür, tardeder.
(1)
İkincisi
: Bir menba-ı garaip olan gazve-i kübra-i Be-
dir’de, Ukkaşe İbni’l-Muhassıni’l-esedî’nin müşriklerle dö-
vüşürken kılıcı kırıldı. resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesse-
lâm, ona, kılıca mukabil, kalınca bir değnek verdi. dedi:
“Bununla harp et.” Birden, değnek, biiznillah, uzun beyaz
bir kılıç oldu. onunla harp etti; hayatı miktarınca, tâ Ye-
mame harbinde şehit oluncaya kadar boynunda taşıdı.
(2)
Şu hâdise, kat’îdir. Çünkü Ukkaşe bütün hayatında
onunla iftihar etmiş; ve o kılıç “
el-Avn
” namıyla meşhur
olmuş. İşte Hazret-i Ukkaşe’nin iftiharı ve kılıcın “
Avn
namıyla, kılıçların fevkinde iştiharı, şu hâdisenin iki hüc-
cetidir.
Üçüncüsü
: İbni Abdi’l-Berr gibi bir allâme-i asır ve
ehl-i tahkikin büyüklerinden nakil ve tashih ediyorlar ki:
gazve-i Uhud’da, resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesse-
lâmın halazadesi olan Abdullah ibni Cahş harp ederken
Mektubat | 235 |
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
kazanma.
kat’î:
kesin, şüphesiz.
menba-î garaip:
gariplikler, hay-
ret verici şeylerin kaynağı.
mukabil:
karşılık.
müşrik:
Allah’a şirk koşan, ortak
tutan.
nakil:
aktarma, anlatma.
nam:
ad, isim.
Resul-i ekrem:
çok cömert, ke-
rim ve Allah’ın insanlara bir elçisi
olan Hz. Muhammed.
şehit:
Allah’ın ve yüce dininin adı-
nı yüceltme uğrunda canını feda
ederek savaşta vurulup ölen Müs-
lüman.
tahriç etme:
çıkarmak, hadislerin
ilk rivayet edenini ortaya çıkar-
mak.
tardetmek:
kovmak, çıkarmak,
uzaklaştırmak.
tashih:
düzeltme, yanlışlardan arın-
dırma.
tasrih etmek:
açıkça anlatmak.
yed-i beyza:
beyaz el; Hz. Mû-
sa’nın, Firavuna karşı mu’cize ola-
rak, ışık saçıcı ve parlak görünen
eli.
aleyhissalâtü vesselâm:
sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun.
allâme-i asır:
asrın büyük âli-
mi, asrın bilgini.
arşın:
yaklaşık 68 cm’ye eşit
olan bir uzunluk ölçüsü.
avn:
yardım, yardımcı.
biiznillah:
Allah’ın izni ile.
ehl-i tahkik:
gerçeği araştı-
ranlar, hakikatleri delilleriyle
bilen âlimler.
el-avn:
yardım, yardımcı.
ferman:
emir, buyruk.
fevkinde:
üstünde, üzerinde.
Gazve-i kübra-i bedir:
büyük
Bedir Savaşı.
Gazve-i uhud:
Uhud Savaşı.
hâdise:
olay, meydana çıkan
hâl.
halazade:
halaoğlu.
hane:
ev.
harp:
savaş.
hüccet:
delil, ispat.
iftihar:
övünme, haklı olarak
övünme.
iştihar:
meşhur olma, şöhret
1.
Kadı İyaz, Şifa, 1:323; Müsned, 3:65; Aclûnî, Kenzü’l-Ummal, 11:381, 12:381, 12:376; Heysemî,
Mecmaü’z-Zevaid, 2:166, 167.
2.
Kadı İyaz, Şifa, 1:222, 223; Beyhakî, 4:97; İbnü'l-Kayyım el-Cevzî, Zâdü’l-Meâd, 3:186.
1...,225,226,227,228,229,230,231,232,233,234 236,237,238,239,240,241,242,243,244,245,...1086
Powered by FlippingBook