bir namdarı, bir tarik ile bir hâdiseyi haber verse, yeter
denilir; başkasının nakline ihtiyaç da kalmaz. onun için,
bazı mühim hâdiseler iki üç tarik ile geliyor.
On Birinci İşaret
onuncu İşaret nasıl şecer taifesindeki mu’cize-i nebe-
viyeyi gösterdi; on Birinci İşaret dahi cemadatta, taş ve
dağ taifesinin mu’cize-i nebeviyeyi gösterdiklerine işaret
edecek. İşte, biz de, o çok kesretli misallerinden yedi se-
kiz misali zikredeceğiz.
BirinciMisal
: Allâme-i Mağrip Hazret-i kadı İyaz,
Şifa-iŞerif’
inde ulvî bir senetle ve Buharî sahibi gibi mü-
him imamlardan nakl-i sahih ile haber veriyorlar ki:
Hadim-i nebevî Hazret-i İbni Mes’ud der ki: “Biz re-
sul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yanında taam yer-
ken, taamın tesbihlerini işitiyorduk.”
(1)
İkinciMisal
: nakl-i sahih ile, enes ve ebu zer’den
kütüb-i sahiha haber veriyorlar ki:
Hazret-i enes (hadim-i nebevî) demiş ki: “resul-i ek-
rem Aleyhissalâtü Vesselâmın yanında idik. Avucuna kü-
çük taşları aldı; mübarek elinde tesbih etmeye başladılar.
sonra ebu Bekri’s-sıddık’ın eline koydu; yine tesbih etti-
ler.”
ebu zerr-i gıfarî, tarikında der ki: “sonra Hazret-i
ömer’in eline koydu; yine tesbih ettiler. sonra aldı, yere
Mektubat | 227 |
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
bere varıncaya kadar uzanan isim-
ler zinciri.
şecer:
ağaç.
taam:
yemek, yiyecek, aş.
taife:
topluluk; familya, aile.
tarik:
yol; hadisin geliş kanalı.
tesbih:
Allah’ı bütün kusur ve nok-
san sıfatlardan uzak tutma, Ce-
nab-ı Hakkı şanına lâyık ifadelerle
anma.
ulvî:
yüksek, yüce.
zikretmek:
anmak, söylemek, bil-
dirmek.
aleyhissalâtü vesselâm:
sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun.
cemadat:
cansız varlıklar.
hadim-i Nebevî:
Peygamber
Efendimizin hizmetkârı.
hâdise:
olay.
imam:
bir ilimde sözü delil
kabul edilebilecek derecede
derin ve geniş bilgi sahibi olan
âlim.
kesretli:
pek çok.
kütüb-i sahih:
sahih, doğru,
güvenilir kitaplar.
misal:
örnek, numune.
mu’cize-i Nebeviye:
Peygam-
berimize ait mu’cize.
mübarek:
feyizli, bereketli, ha-
yırlı.
mühim:
önemli.
nakil:
aktarma, anlatma.
nakl-i sahih:
şüphe duyulma-
yan, doğru, gerçek haber bil-
dirilmesi.
namdar:
nam sahibi, ünlü,
meşhur.
Resul-i ekrem:
çok cömert,
kerim ve Allah’ın insanlara bir
elçisi olan Hz. Muhammed.
senet:
dayanılacak şey; bir ha-
dis metninde, o metni rivayet
etmiş ravilerin, en son ravi-
den başlayarak Hz. Peygam-
1.
Kadı İyaz, Şifa, 1:306; Buharî, 4:235.