DördüncüMisal
: nakl-i sahih ile, Hazret-i Ab-
bas’tan haber veriyorlar ki:
resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Abbas ve dört
oğlunu (Abdullah, Ubeydullah, Fazl, kusem) beraber,
“
mülâet
” denilen bir perde altına alarak üzerlerine örttü.
dedi:
p
QÉ s
ædG n
øp
e r
ºo
gr
ôo
à°r
SÉn
a o
?ƒ o
æ n
H p
A '
B’o
D
ƒ'
gn
h»
p
Hn
G o
ƒr
æp
°Un
h»
p
q
ªn
Y Gn
ò'
g u
Ün
Q Én
j
(1)
»
p
àn
F '
BÓo
ªp
H r
ºo
gÉ s
jp
G …
p
ôr
à°n
ùn
c
deyip, dua etti. Birden evin damı ve kapısı ve duvarları,
“Âmin, âmin,” diyerek duaya iştirak ettiler.
(2)
BeşinciMisal
: Başta
Buharî,İbniHibban,Davud,
Tirmizî
gibi kütüb-i sahiha, müttefikan Hazret-i enes’ten,
ebu Hüreyre’den, osman-ı zinnureyn’den Aşere-i Mü-
beşşereden sa’d bin zeyd’den haber veriyorlar ki:
resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, ebu Bekri’s-
sıddık, ömerü’l-Faruk ve osman-ı zinnureyn ile Uhud
dağının başına çıktılar. Cebel-i Uhud, ya onların meha-
betlerinden veya kendi sürur ve sevincinden lerzeye gel-
di, kımıldandı. resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm fer-
man etti ki:
(3)
p
¿Gn
ó«p
¡n
°Tn
h l
?ju
óp
°Un
h w
»p
Ñn
f n
?r
«n
?n
Y Én
ªs
fp
Én
a o
óo
Mo
G Én
j r
âo
Ñr
Ko
G
Şu hadis, Hazret-i ömer ve osman şehit olacaklarına
bir ihbar-ı gaybîdir.
Şu misalin tetimmesi olarak nakledilmiş ki:
Mektubat | 229 |
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
na ait söz, iş veya davranış.
ihbar-ı gaybî:
gayba ait haber,
geçmiş veya gelecek zamana ait
haber.
iştirak etme:
ortak olma, katıl-
ma.
kütüb-i sahiha:
doğru ve güveni-
lir hadis kitapları.
lerze:
titreme, titreyiş.
mehabet:
heybet, ihtişam, büyük
bir kişinin karşısında duyulan say-
gı ve çekinme hissi.
misal:
örnek, numune.
mülâet:
Peygamberimizin Hz. Ab-
bas ve dört oğlunu örttüğü örtü-
nün adı.
müttefikan:
ittifak ederek, birle-
şerek, fikir birliğiyle.
nakletmek:
aktarmak, anlatmak.
nakl-i sahih:
şüphe duyulmayan,
doğru, gerçek haber bildirilmesi.
Rab:
yarattıklarını besleyen, bü-
yüten, koruyup gözeten, yöneten
ve terbiye eden Allah.
Resul-i ekrem:
çok cömert, ke-
rim ve Allah’ın insanlara bir elçisi
olan Hz. Muhammed.
sıddık:
çok doğru, Hakkı ve haki-
kati tereddütsüz kabullenen; İslâ-
mın ilk halifesi Hz. Ebu Bekir’in lâ-
kabı.
sürur:
sevinç, mutluluk, neşe.
şehit:
Allah’ın ve yüce dinin adını
yüceltme uğrunda canını feda ede-
rek savaşta vurulup ölen Müslü-
man.
tetimme:
ek, bir konuyu veya
eseri tamamlamak için eklenen
kısım.
uhud:
Medine’ye beş kilometre
uzaklıkta bulunan büyük, kırmızı
bir dağın adı.
aleyhissalâtü vesselâm:
sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun.
âmin:
“Yâ Rabbi! Öyle olsun,
kabul eyle!” anlamında du-
anın sonunda söylenir.
aşere-i Mübeşşere:
Peygam-
berimizin hayatta iken cennet
ile müjdelediği on Sahabî.
Cebel-i uhud:
Uhud dağı.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ferman:
emir, buyruk.
hadis:
Hz. Muhammed’e ait
söz, emir, fiil veya Hz. Pey-
gamberin onayladığı başkası-
1.
Yâ Rab, bu benim amcam ve babamın öz kardeşidir. Bunlar da onun çocuklarıdır. Onları bu
perdeyle örttüğüm gibi, Sen de onları cehennemden öylece koru. (Beyhakî, Delâilü’n-Nü-
büvve, 6:71.)
2.
Kadı İyaz, Şifa, 1:168; Tirmizî, 46:3, 6; Darimî, Mukaddime: 3; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, 2:135.
3.
Dur ey Uhud! Şüphesiz üzerinde bir peygamber, bir Sıddık ve iki tane de şehit var. (Beşinci
misaldeki bu hadisin bazı kaynakları: Buharî, Fezailü’s-Sahabe: 5, 56; Müslim, 4:1880; Ebu
Davud, 2: 515; Tirmizî, hadis no : 3758.)