vakit, resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm minbere çı-
kıp hutbeye başladı. okurken, direk deve gibi enin edip
ağladı; bütün cemaat işitti. ta resul-i ekrem Aleyhissalâ-
tü Vesselâm yanına geldi, elini üstüne koydu, onunla ko-
nuştu, teselli verdi; sonra durdu.
(1)
Şu mu’cize-i Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm, pek
çok tariklerle, tevatür derecesinde nakledilmiştir.
evet
hanînülcizmu’cizesi çok münteşir ve meşhur ve
hakikî mütevatirdir. sahabelerin bir cemaat-i âlîsinden on
beş tarikle gelip, tabiînin yüzer imamları, o mu’cizeyi, o
tariklerle arkadaki asırlara haber vermişler. sahabenin o
cemaatinden ulema-i sahabe namdarları ve rivayet-i ha-
disin reislerinden Hazret-i enes ibni Malik (hadim-i ne-
bevî), Hazret-i Cabir ibni Abdullahi’l-ensarî (hadim-i ne-
bevî), Hazret-i Abdullah ibni ömer, Hazret-i Abdullah bin
Abbas, Hazret-i sehl ibni sa’d, Hazret-i ebu saidi’l-Hud-
rî, Hazret-i übeyy ibni kâ’b, Hazret-i Büreyde, Hazret-i
ümmü’l-Mü’minîn ümmü seleme gibi meşahir-i ulema-i
sahabe ve rivayet-i hadisin rüesaları gibi, her biri bir tari-
kın başında, aynı mu’cizeyi ümmete haber vermişler. Baş-
ta
Buharî
,
Müslim
, kütüb-i sahiha, arkalarındaki asırlara
o mütevatir mu’cize-i kübrayı, tarikleriyle haber vermiş-
ler.
İşte, Hazret-i Cabir, tarikında der ki: resul-i ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâm hutbe okurken, Mescid-i Şerifte
(2)
p
?r
î s
ædG o
´r
òp
L
denilen kuru direğe dayanıp, okurdu. Min-
ber-i şerif yapıldıktan sonra, minbere geçtiği vakit, direk
aleyhissalâtü vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun.
asır:
yüzyıl, çağ, devir.
cemaat:
topluluk, bir imama uyup
namaz kılan Müslümanlar toplu-
luğu.
cemaat-i âlî:
büyük ve yüce ce-
maat.
dair:
ait, ilgili, alâkalı.
enîn:
inilti, inleme, inleyiş.
hadis:
Hz. Muhammed’e ait söz,
emir, fiil veya Hz. Peygamberin
onayladığı başkasına ait söz, iş
veya davranış.
hanînülciz:
kuru hurma direğinin
ağlayıp inlemesi.
hutbe:
hatip tarafından minbere
çıkılarak yapılan İlâhî emirleri ha-
tırlatan konuşma.
imam:
bir ilimde sözü delil kabul
edilebilecek derecede derin ve ge-
niş bilgi sahibi olan âlim.
Mescid-i Şerif:
Medine’de içinde
Peygamberimizin kabrinin de bu-
lunduğu mescit.
meşahir-i ulema-i Sahabe:
meş-
hur olan âlim Sahabeler.
minber:
camide hatibin hutbe
okuduğu merdivenli kürsü.
Minber-i Şerif:
Peygamber Efen-
dimizin mescidindeki minber.
mu’cize:
peygamberler tarafından
ortaya konmuş olağanüstü hâl ve
hareketlerden her biri.
Mu’cize-i ahmediye:
Hz. Muham-
med’in mu’cizesi.
mu’cize-i kübra:
en büyük mu’ci-
ze.
münteşir:
yayılmış, duyulmuş.
mütevatir:
yalan söylemekte bir-
leşmelerini aklın kabul etmeye-
ceği bir topluluğun verdiği haber,
böyle bir topluluğun senedin ba-
şından sonuna kadar yine kendi-
leri gibi bir topluluktan rivayet et-
tikleri sahih hadis.
nakletmek:
aktarmak, anlatmak.
namdar:
nam sahibi, ünlü, meş-
hur.
reis:
baş, başkan.
Resul-i ekrem:
çok cömert, ke-
rim ve Allah’ın insanlara bir elçisi
olan Hz. Muhammed.
rivayet:
bir haber, söz veya olayı
nakletme, aktarma.
rivayet-i hadis:
hadis rivayeti, ha-
dis nakletme ve aktarma.
rüesa:
reisler, başkanlar.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in mübarek yüzünü gör-
mekle şereflenen ve onun soh-
betlerine katılan mü’min kim-
se.
tâbiîn:
Hz. Muhammed’in as-
habıyla görüşmüş, onlardan
hadis dinlemiş ve ders almış
olan Müslümanlar.
tarik:
yol; hadisin geliş kanalı.
teselli:
avutma, acısını dindir-
me, güzel sözler söyleyerek
rahatlatma.
tevatür:
bir Hadis-i Şerif’in, ya-
lan söylemelerini aklın kabul-
lenemeyeceği kadar sayı ve
sağlamlıktaki bir topluluk ta-
rafından aktarılması, rivayet
edilmesi.
ulema-i Sahabe:
Sahabeler-
den âlim olanlar.
ümmet:
Hz Peygambere ina-
nıp onun yolundan gidenler,
Müslümanlar.
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
| 222 | Mektubat
1.
Bu hadis ve bunun değişik tariklerle gelen aşağıdaki rivayetlerine dair bazı kaynaklar: Bu-
harî 2:11, 3: 80; Müslim, hadis no: 2374; Kadı İyaz, Şifa, 1:303-305; Neseî, 3:1023; Beyhakî,
6.66; Aclûnî, Kenzü’l-Ummal, 12:411; İbni Kesir, el-Bidayeve'n-Nihaye, 125-132; Kettanî,
Nazmü'l-Mütenasir, 135-135; Tirmizî, Cuma: 10; Darimî, Menakıb: 6.
2.
Kuru hurma direği.