Yani, “o ağaçlara de: resulullahın haceti için birleşi-
niz.” Ben öyle dedim, onlar da birleştiler. sonra, ben bek-
lerken, resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm çıkageldi,
başıyla sağa sola işaret etti; o iki ağaç yerlerine gittiler.
(1)
DördüncüMisal
: nakl-i sahih ile, resul-i ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâmın cesur kumandanlarından ve hiz-
metkârlarından olan üsame bin zeyd der ki:
Bir seferde, resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ile
beraberdik. kaza-i hacet için hâlî, settareli bir yer bulun-
muyordu. Ferman etti ki:
(2)
?m
In
QÉn
ép
M r
hn
G m
?r
în
f r
øp
e …n
ôn
J r
?n
g .
dedim: “evet, var.” emretti ve dedi:
p
ên
ôr
în
ªp
d n
Ú
p
Jr
Én
J r
¿n
G s
øo
co
ôo
er
Én
j $G n
?ƒo
°Sn
Q s
¿p
G s
øo
¡n
d r
?o
bn
h r
?p
?n
£r
fp
G
n
?p
d '
P n
?r
ãp
e p
In
QÉn
ép
ër
?p
d r
?o
bn
h $G p
?ƒo
°Sn
Q
Yani,
“Oağaçlaradeki:‘Resulullahınhacetiiçinbirle-
şiniz.’Vetaşlaradade:‘Duvargibitoplanınız
.’” Ben git-
tim, söyledim. kasem ediyorum ki, ağaçlar birleştiler ve
taşlar duvar oldular. resul-i ekrem Aleyhissalâtü Ves-
selâm, hacetinden sonra yine emretti:
(3)
n
ør
bp
ôn
àr
Øn
j s
øo
¡n
d r
?o
b
Benim nefsim kabza-i kudretinde olan zat-ı zülcelâl’e ka-
sem ederim, ağaçlar ve taşlar ayrılıp, yerlerine gittiler.
(4)
Şu, Hazret-i Cabir ve üsame’nin beyan ettiği iki hâdi-
seyi, aynen Ya’le ibni Murre ve gaylan ibni selemeti’s-
sakafî ve Hazret-i İbni Mes’ud, gazve-i Huneyn’de ay-
nen haber veriyorlar.
aleyhissalâtü vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun.
beyan etmek:
anlatmak, açıkla-
mak, bildirmek.
ferman:
emir, buyruk.
Gazve-i Huneyn:
Huneyn Savaşı.
hacet:
ihtiyaç.
hâdise:
olay.
hâlî:
boş; kimsenin olmadığı
ıssız yer.
hizmetkâr:
hizmetçi.
kabza-i kudret:
kudret eli.
kasem:
yemin, and.
kaza-i hacet:
ihtiyaç giderme,
ihtiyaç karşılama.
kumandan:
komutan.
misal:
örnek, numune.
nefis:
hayat, ruh, can.
Resul-i ekrem:
çok cömert,
kerim ve Allah’ın insanlara bir
elçisi olan Hz. Muhammed.
Resulullah:
Allah’ın Resulü, el-
çisi, peygamberi.
sefer:
yolculuk, seyahat.
settare:
örtünecek, gizlene-
cek yer; örtü perde.
Zat-ı Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük ve haşmet sahibi olan Zat,
Allah.
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
| 218 | Mektubat
1.
Kadı İyaz, Şifa, 1:299; Müslim, Züht: 74, 4:2301, 2306, hadis no: 3006, 3012; Beyhakî, Delâilü’n-
Nübüvve, 6:8 , 18, 20, 21.
2.
Bir hurma ağacı veya bir taş görüyor musun?
3.
Ayrılmalarını söyle.
4.
Kadı İyaz, Şifa, 1:300, 301; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, 6:24-25; Aclûnî, Kenzü’l-Ummal, 12:403.