Mektubat - page 211

ağzının suyunu bıraktı ve dua etti, sonra o kovayı kuyuya
döktü. Birden kuyu coştu ve kaynadı, ağzına kadar dol-
du. Bütün ordu, kendileri ve hayvanatı doyuncaya kadar
içtiler, kaplarını da doldurdular.”
(1)
AltıncıMisal
: Yine Müslim ve İbni Cerir-i taberî
gibi, hadisin dahi imamları başta olarak, kütüb-i sahiha,
nakl-i sahih ile, meşhur ebu katâde’den haber veriyorlar
ki:
ebu katâde diyor: “Mute gazve-i meşhuresinde, reis-
lerin şahadetleri üzerine, imdada gidiyorduk. Bende bir
kırba vardı. resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, bana
ferman etti:
l
º«
p
¶n
Y l
Én
Ñn
f Én
¡n
d o
¿ƒo
µ n
«°n
ùn
a n
?n
àn
Än
°†«
p
e s
»n
?n
Y r
ßn
Ør
M p
G
Yani,
Kırbanısakla;onunbüyükişivar
.’ sonra susuzluk başla-
dı. Yetmiş iki kişi idik. (
Taberî’
nin nakline göre, “üç yüz
idik.”) susuz kaldık. resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesse-
lâm dedi: ‘kırbanı getir.” Ben getirdim. o da aldı, ağzını
ağzına getirdi; içine nefes etti, etmedi, bilmem. sonra
yetmiş iki kişi geldiler, içtiler, kaplarını doldurdular. son-
ra ben aldım; verdiğim gibi kalmıştı.”
(2)
İşte şu mu’cize-i bâhire-i Ahmediyeyi (
AsM
) gör,
(3)
p
ABÉ n
Ÿr
G p
äGn
ôn
£n
b p
On
ón
©p
H
p
¬p
d'
G '
=
¤ n
Yn
h p
¬r
«n
?n
Y r
ºu
?°n
Sn
h pq
?n
°U s
º o
¡
s
?dn
G
de.
YedinciMisal
: Başta
Buharî
ve
Müslim
olarak kü-
tüb-i sahiha, Hazret-i İmran ibni Husayn’dan haber veri-
yorlar ki:
Mektubat | 211 |
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
âlim.
imdat:
yardım.
kırba:
ince köseleden veya deri-
den yapılmış su kabı.
kütüb-i sahiha:
doğru ve güveni-
lir hadis kitapları.
meşhur:
tanınmış, ünlü.
misal:
örnek, numune.
mu’cize-i bâhire-i ahmedî:
Hz.
Muhammed’in apaçık mu’cizeleri.
Mute gazve-i meşhuresi:
meş-
hur Mute savaşı.
nakil:
aktarma, anlatma.
nakl-i sahih:
şüphe duyulmayan,
doğru, gerçek haber bildirilmesi.
reis:
baş; bir topluluğun en üst
idarecisi.
Resul-i ekrem:
çok cömert, ke-
rim ve Allah’ın insanlara bir elçisi
olan Hz. Muhammed.
şehadet:
şehitlik, Allah’ın ve yüce
dininin uğrunda canını feda etme.
âl:
aile, soy.
aleyhissalâtü vesselâm:
sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun.
dâhî:
son derece zeki, anla-
yışlı, uyanık.
ferman:
emir, buyruk.
hadis:
Hz. Muhammed’e ait
söz, emir, fiil veya Hz. Pey-
gamberin onayladığı başkası-
na ait söz, iş veya davranış.
hayvanat:
hayvanlar.
imam:
bir ilimde sözü delil
kabul edilebilecek derecede
derin ve geniş bilgi sahibi olan
1.
Buharî, 4:234; Müslim, 3:1432, hadis no: 1807; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, 4:110.
2.
Müslim, Mesacid: 311, 1:472, 473; EbuDavud, hadis no: 437-441.
3.
Allah’ım, ona ve âline, suyun damlaları sayısınca salât ve selâm eyle.
1...,201,202,203,204,205,206,207,208,209,210 212,213,214,215,216,217,218,219,220,221,...1086
Powered by FlippingBook