Lem'alar - page 874

ve su katrelerinde ve karın şişeciklerinde, belki havanın
zerrelerinde birer hakikî güneş bulunmak lâzım gelir; tâ
ki o umumî ziya vücut bulabilsin.
İşte, hikmet dahi bir ziyadır. rahmet-i muhita bir ziya-
dır.
Tezyin, tevzin, tanzim, tanzif,
muhit birer ziyadırlar
ki, o şems-i ezelî’nin şualarıdırlar. İşte gel, bak, dalâlet ve
küfür nasıl hiç çıkılmaz bataklığa girer. Ve dalâletteki ce-
halet, ne derece ahmakane olduğunu gör,
(1)
p
¿Én
Á/
’r
G p
?Én
ªn
cn
h p
?n
Ór
°Sp
’r
G p
øj/
O '
¤n
Y ! o
ór
ªn
ër
dn
G
de.
evet, kâinat sarayını tertemiz tutan bu ulvî, umumî tan-
zif, elbette ism-i
Kuddüs
’ün cilvesi ve muktezasıdır. evet,
nasıl ki bütün mahlûkatın tesbihatları ism-i
Kuddüs’
e ba-
kar; öyle de, bütün nezafetlerini de
Kuddüs
ismi ister.
(Ha-
şİYe)
nezafetin bu kudsî intisabındandır ki,
(2)
p
¿Én
Á/
’r
G n
øp
e o
án
aÉn
¶s
ædn
G
hadisi, nezafeti imanın nurundan say-
mış ve
(3)
n
øj/
ôu
¡n
£n
ào
Ÿr
G t
Öp
ëo
j n
h n
Ú/
HGs
ƒs
àdG t
Öp
ëo
j %G s
¿
p
G
ayeti dahi,
tahareti muhabbet-i İlâhiyenin bir medarı göstermiş.
x
HaşİYe:
kötü hasletler, batıl itikatlar, günahlar, bid’alar manevî kirler-
den olduklarını unutmamalıyız.
ahmakane:
ahmakçasına, buda-
laca, kıt akıllı biri gibi.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
batıl:
hak olmayan, geçersiz.
bid’a:
dinde olmayıp sonradan
dine giren şeyler.
cehalet:
bilmezlik, cahillik.
cilve:
görünme, tecelli.
dalâlet:
doğru yoldan ayrılma,
azma.
dalâlet:
doğru yoldan ayrılma,
azma, iman ve İslâmiyetten ay-
rılma.
hadis:
Hz. Peygamberin sözü.
hakikî:
gerçek.
haslet:
huy, karakter.
haşiye:
dipnot.
hikmet:
İlâhî gaye, yüksek bilgi.
iman:
inanma, itikat.
intisap:
mensup olma, bağlanma.
ism-i Kuddüs:
Cenab-ı Hakkın kâi-
natta her şeyi temiz olmasını sağ-
layan, kusur ve noksanlıklardan
uzak olan ismi.
itikat:
inanç, inanma.
kâinat:
bütün âlemler, varlıklar,
evren.
katre:
damla.
Kuddüs:
kâinattaki her şeyi temiz
olmasını sağlayan, kusur ve nok-
sanlıklardan uzak olan Cenab-ı
Hak.
kudsî:
mukaddes, yüce.
küfür:
Allah’ın varlığına, birliğine
inanmama, dinsizlik.
lâzım:
gerekli.
mahlûkat:
Allah tarafından yara-
tılanlar.
manevî:
manaya ait.
medar:
sebep, vesile.
muhabbet-i İlâhîye:
Allah sevgisi.
muhit:
ihata eden, kuşatan.
mukteza:
gereken, lâzım ge-
len.
nezafet:
temizlik, paklık.
nur:
parıltı, ışık.
rahmet-i muhita:
her şeyi ku-
şatan rahmet.
şems-i ezelî:
varlığının başlan-
gıcı olmayan ve her şeyi nur-
landıran Cenab-ı Hak.
şua:
ışın.
taharet:
temizlik, paklık.
tanzif:
temizleme.
tanzim:
düzenleme, tertip-
leme.
tesbihat:
Cenab-ı Hakkın bü-
tün noksan sıfatlardan uzak
ve bütün kemal sıfatlara sahip
olduğunu ifade eden sözler.
tevzin:
tartma, ölçülü hâle
koyma.
tezyin:
süsleme.
ulvî:
yüksek, yüce.
umumî:
genel.
vücut:
varlık.
zerre:
en küçük parça, atom.
ziya:
ışık.
1.
İslâm dini ve kâmil iman nimetinden dolayı Allah’a hamd olsun.
2.
Temizlik imandandır. (Pek çok rivayetten bazıları: Tirmizî, Daavat: 86; Müslim, Taharet: 1;
Darimî, Vudû: 2; Müsned, 5:342, 344; Keşfü’l-Hafa, 291.)
3.
Muhakkak ki Allah çok tevbe edenleri ve temiz olanları sever. (Bakara Suresi: 222.)
o
Tuzuncu
l
em
a
| 874 | Lem’aLar
1...,864,865,866,867,868,869,870,871,872,873 875,876,877,878,879,880,881,882,883,884,...1406
Powered by FlippingBook