Lem'alar - page 870

Ve eğer o daimî tathir ve süpürmek ve dikkatle bakmak
olmasaydı, bir senede bütün hayvanların yüz bin milletle-
ri arzın yüzünde boğulacaklardı. Ve semavatın fezasında
tahribe ve mevte mazhar olan kürelerin ve peyklerin, bel-
ki yıldızların enkazları, başımızı ve diğer hayvanatın baş-
larını, belki küre-i arzın başını, belki dünyamızın başını kı-
racaklardı, dağlar büyüklüğündeki taşları başımıza yağdı-
racaklardı. Ve bizi bu vatan-ı dünyevîmizden kaçıracak-
lardı. Hâlbuki, eskiden beri o yukarı âlemlerdeki tahrip
ve tamirden, medar-ı ibret olarak, yalnız birkaç semavî
taşlar düşmüşse de, hiç kimsenin başını kırmamış.
Hem zeminin yüzünde her sene mevt ve hayatın de-
ğişmeleri ve dövüşmeleri yüzünden, yüz binler hayvanat
milletlerinin cenazeleri ve iki yüz bin nebatatın taifeleri-
nin enkazları, ber ve bahrin yüzlerini fevkalâde öyle kir-
leteceklerdi ki, zîşuur, o yüzleri değil sevmek, âşık olmak,
belki öyle çirkinlikten nefret edip mevte ve ademe kaça-
caklardı.
Bir kuş kolayca kanatlarını ve bir kâtip rahatça sahife-
lerini temizlediği gibi, bu tayyare-i arzın ve bu tuyur-i se-
maviyenin kanatları ve bu kitab-ı kâinatın sayfaları de öy-
lece temizleniyor, güzelleşiyor ki, ahiretin hadsiz güzelli-
ğini görmeyen ve imanla düşünmeyen insanlar, dünya-
nın bu temizliğine, bu güzelliğine âşık olurlar, perestiş
ederler.
demek bu saray-ı âlem ve bu fabrika-i kâinat, ism-i
Kuddüs’
ün bir cilve-i azamına mazhardır ki, o tanzif-i kud-
sîden gelen emirleri, değil yalnız denizlerin âkilüllâhm
adem:
yokluk.
ahiret:
dünya hayatından sonra
başlayıp ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
âkilüllâhm:
etle beslenen, et obur.
âlem:
gökyüzünde görünen veya
görünmeyen gök cisimleri, yıldız-
lar.
arz:
yer, dünya.
bahir:
deniz.
ber:
kara, yer.
o
Tuzuncu
l
em
a
| 870 | Lem’aLar
cilve-i azam:
en büyük tecelli,
görüntü.
enkaz:
yıkıntı, moloz, çöküntü.
fabrika-i kâinat:
kâinat fabri-
kası.
fevkalâde:
olağanüstü.
feza:
kâinatta boşluk, uzay.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hâlbuki:
oysa ki.
hayvanat:
hayvanlar.
iman:
inanma, itikat.
ism-i Kuddüs:
Cenab-ı Hakkın
kâinatta her şeyi temiz olma-
sını sağlayan, kusur ve nok-
sanlıklardan uzak olan ismi.
kâtip:
yazıcı.
kitab-ı kâinat:
kâinat kitabı;
bir kitap gibi yazılan, sayısız
anlamlar ifade eden ve her ki-
tap gibi yazarını gösteren kâi-
nat; evren.
küre:
dünya, yeryüzü.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
mazhar:
görünme yeri.
medar-ı ibret:
ibret sebebi.
mevt:
ölüm.
nebatat:
bitkiler.
perestiş:
aşırı derecede
sevme.
peyk:
uydu.
saray-ı âlem:
kâinat sarayı.
semavat:
semalar, gökler.
semavî:
gökten gelen.
tahrip:
harap etme, yıkma.
taife:
bölük, familya, grup.
tanzif-i kudsî:
kusursuz ve ek-
siksiz temizlik.
tayyare-i arz:
uzayda uçak
gibi uçan dünya.
tuyur-i semaviye:
uçuşan gök
cisimleri.
vatan-ı dünyevî:
bu dünya-
daki vatan tutulan yer.
zemin:
yeryüzü.
zîşuur:
şuurlu, bilinç sahibi.
1...,860,861,862,863,864,865,866,867,868,869 871,872,873,874,875,876,877,878,879,880,...1406
Powered by FlippingBook