Lem'alar - page 863

teveccüh-i rahmetinin yerini tutamayan zat, ey bir kimse
için var olduğunda o kimse için her şey var olan ve bir
kimse için var olmayışının yerini bütün eşya tutamayan
zat!
İlâhî! Cismanî şahsiyetime benim çok şiddetli alâkam
ve iptilâ ve meftuniyetim var. öyle ki, zahirî nazarımda,
cismim güya bütün âmâl ve metalibimin tavanına uzanan
ve onları ayakta tutan bir direktir. Bende şiddetli bir aşk-ı
beka var. Hâlbuki cismim demirden veya taştan değil ki
filcümle devam edebilsin. Belki cismim her an dağılmak
üzere bulunan et, kan ve kemikten yapılmıştır. Hayatım
dahi cismim gibi her iki taraftan tahdit edilmiştir ve yakın
bir zamanda mevtin hatemiyle mühürlenecektir.
Bana gelince, ihtiyarlıktan saçım tutuşmuş, hastalıktan
sırtım ve göğsüm darbelenmiştir. Bu hâl bana meşakkat,
sıkıntı, ıztırap, elem ve hüzün veriyor. Bu feci vaziyet kar-
şısında nokta-i istinat ancak senin havlindir; bana hüzün
veren şeylere karşı beni teselli edecek ve kaybettiklerimi
telâfi edecek ve elimden gidenlerin yerini tutacak ancak
senin kuvvetindir ey bâkî olan rabbim, ey onun bâkî es-
masından bir isme yapışan herkes onun beka ve ibkasıy-
la beka bulan Bâkî!
İlâhî! Ben ve bütün zîhayatlar, kendisinden kaçış olma-
yan mevt ve zevalden şiddetli bir havf ile korkuyoruz. Ve
benim, devamı olmayan hayat ve ömre karşı şiddetli bir
muhabbetim var. Hâlbuki ecellerle bizim cisimlerimize
Lem’aLar | 863 |
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
a
nokta-i istinat:
dayanak noktası.
rab:
yaratan, besleyen, yetiştiren,
terbiye eden Allah.
şahsiyet:
kişilik, kimlik özelliği.
şiddet:
fazlalık, çokluk, ziyadelik.
tahdit:
sınırlandırma.
telâfi:
yerini doldurma, zararı kar-
şılama.
teselli:
avutma, acısını dindirme.
teveccüh-i rahmet:
İlâhî rahmetin
yönelmesi, gelmesi.
vaziyet:
durum.
zahirî:
görünen, görünürdeki, gö-
rünüşteki.
Zat:
azamet ve ululuk sahibi Al-
lah.
zeval:
sona erme, yok olma.
zîhayat:
hayat sahibi, canlı.
âmâl:
arzular, istekler, umma-
lar, ümitler.
aşk-ı beka:
sonsuzluk aşkı,
sonsuz yaşamaya karşı duyu-
lan aşırı arzu.
Bâkî:
sürekli ve kalıcı olan, bü-
tün varlıklar yok olurken yok
olmayan ve bütün varlıklar
yok olduktan sonra da zatıyla
var olacak tek varlık; Allah.
beka:
ebedîlik, sonsuzluk.
cisim:
beden, gövde.
cismanî:
bedene mensup, vü-
cutla alâkalı.
ecel:
her mahlûkun ve canlı-
nın Allah tarafından takdir edi-
len ölüm vakti, insan ömrünün
belli vakti.
elem:
dert, üzüntü, acı.
esma:
isimler.
feci:
elem, keder ve ıztırap ve-
ren, acıklı.
güya:
sanki, sözde.
hatem:
mühür, damga.
havf:
korku, korkma.
havl:
güç, kuvvet.
hüzün:
üzüntü, tasa, gam.
ibka:
devamlı kılma, sürekli
kılma.
İlâhî:
ey Allah’ım!
iptilâ:
iyi veya kötü bir şeye
olan aşırı düşkünlük.
ıztırap:
kuvvetli acı, aşırı elem,
azap, sıkıntı.
meftuniyet:
tutkunluk, düş-
künlük.
meşakkat:
zahmet, sıkıntı,
güçlük, zorluk.
metalip:
istenen şeyler, istek-
ler, arzular.
mevt:
ölüm.
muhabbet:
sevgi, sevme,
dostluk.
nazar:
bakma, bakış. dü-
şünme, fikir, mülâhaza, niyet.
1...,853,854,855,856,857,858,859,860,861,862 864,865,866,867,868,869,870,871,872,873,...1406
Powered by FlippingBook