İlâhî! Aczim nihayetsiz, zaafım hadsiz olmakla beraber,
bana elem veren düşmanlarım ve beni korkutan ve teh-
dit eden belâlar ve afetler de hadsizdir. onların hücumla-
rına karşı nokta-i istinat olacak havl ve onları def edecek
kuvvet, ancak senin havl ve kuvvetindir
yâ Kavî, yâ Ka-
dîr, yâ Karîb, yâ Rakîb, yâ Kefîl, yâ Vekîl, yâ Hafîz, yâ
Kâfî!
İlâhî! Fakrım hadsiz, ihtiyacım nihayetsiz olmakla be-
raber, hacatım ve metalibim ve vezaifim de hesaba gel-
mez derecede çoktur. onlara karşı koyacak havl ve onla-
rı kaza edecek kuvvet ancak senin havl ve kuvvetindir
yâ
Ganî, yâ Kerîm, yâ Muğnî, yâ Rahîm!
İlâhî! kendi havl ve kuvvetimden teberri edip sana sı-
ğınıyor, senin havl ve kuvvetine iltica ediyorum. Beni
kendi havl ve kuvvetime terk etme; benim aczime, zaafı-
ma, fakrıma ve ihtiyacatıma merhamet et. göğsüm da-
raldı, ömrüm gitti, sabrım bitti ve fikrim uçup gitti. sen
ise benim gizli ve açık her şeyimi çok iyi bilirsin. Bana
fayda ve zarar verecek şeylerin maliki sensin. üzüntümü
sürura, güçlüklerimi kolaylığa çevirmeye de ancak sen
kàdirsin. Bütün sıkıntılarımı gider, benim ve kardeşleri-
min bütün güçlüklerini kolaylaştır.
İlâhî! sevk edildiğim istikbal yolculuğumda ve ondan
gelen endişelerimde nokta-i istinadım olacak havl ve alâ-
kadar olduğum geçmiş zamanın elemlerinden kurtaracak
ve onları benim için lezzete kalbedecek kuvvet, ancak se-
nin havl ve kuvvetindir,
yâ Ezeliyyü’l-Ebedî!
Lem’aLar | 855 |
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
’
a
sevk:
gönderme, yollama, ulaş-
tırma.
sürur:
sevinç.
teberri etmek:
yüz çevirmek,
uzaklaşmak.
tehdit:
hiddet etme, korkutma.
terk etmek:
bırakmak, salıver-
mek, vazgeçmek.
vezaif:
vazifeler, işler, görevler.
yâ Hafîz:
ey koruyan, saklayan Al-
lah.
yâ Kadîr:
ey kudret sahibi olan ve
her şeye gücü yeten Allah.
yâ Kâfi:
ey ihtiyacı karşılayan Al-
lah.
yâ Karip:
ey yarattıklarına ilmiyle,
kendisine dua edenlere cevap ver-
mekle, dualarını kabul etmekle
yakın olan, kulunun duasını işitip
her hâlini bilen Allah.
yâ Kavi:
ey kuvvetli, güçlü olan
Allah.
yâ Kefil:
ey kefalet eden, kefil
olan Allah.
yâ rahîm:
ey sonsuz şefkat ve
merhamet sahibi, çok bağışlayıcı
olan Allah.
yâ rakîb:
ey gözeten, bekleyen
Allah.
yâ Vekil:
ey kullarının işlerine ve
rızkına kefil olan, her şeyi idaresi
altında bulunduran, kendisine da-
yanılan, gözeten, şahit ve koru-
yucu Allah.
zaaf:
zayıflık, iktidarsızlık, kudret-
sizlik.
acz:
zayıflık, güçsüzlük.
afet:
belâ, musibet, büyük fe-
lâket.
belâ:
musibet, gam, keder,
afet, sıkıntı.
def:
yok etmek, gidermek,
savmak, uzaklaştırmak.
elem:
dert, üzüntü, kaygı, tasa.
endişe:
vesvese, kuşku, kaygı,
şüphe, korku.
ey Ganî:
ey zengin, varlıklı, ih-
tiyacı olmayan, bütün varlık-
lara sahip olan Allah.
ey Kerîm:
“ikram ve ihsanı bol
olan” anlamında Allah.
ey muğnî:
ey zengin eden; do-
yuran gözü gönlü tok eden Al-
lah.
ezelîyyü’l-ebedî:
başlangıcı ve
sonu olmayan Cenab-ı Allah.
fakr:
fakirlik, yoksulluk, muh-
taçlık.
hacat:
ihtiyaçlar.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
havl:
güç, kuvvet.
ihtiyacat:
ihtiyaçlar.
İlâhî:
ey Allah’ım!
iltica etmek:
sığınmak, barın-
mak.
istikbal:
gelecek, gelecek za-
man.
kadir:
gücü yeten, kudret ve
kuvvet sahibi ve her şeye
kudreti yeten.
kaza etmek:
bir işin emirle
yerine gelmesi.
malik:
sahip.
merhamet:
acımak, şefkat
göstermek, korumak.
metalip:
istekler, arzular.
nihayetsiz:
sonsuz.
nokta-i istinat:
dayanak nok-
tası.
sabr:
sabır, dayanma, kat-
lanma.