AltıncıBab
(1)
p
º«/
¶n
©r
dG p
q
»p
?n
©r
dG $Ép
H s
’p
G n
Is
ƒn
b n
’n
h n
?r
ƒn
M n
’
hakkındadır.
(HaşİYe)
Bu kelime-i mübareke-i tayyibe, meşhur “Beş Bâkiyat-ı
Salihat” olarak tabir edilen Sübhanallah, elhamdülillâh, lâ
ilâhe illâllah, Allahü ekber, lâ havle velâ kuvvete illâ billâ-
hi’l-aliyyi’l-azîm kelimelerinin beşincisidir.
W
Yâ İlâhî ve yâ Seyyidî ve yâ Malikî!
Fakrım nihayetsiz, hacatım ve metalibim had ve hesa-
ba gelmez derecede çok olduğu hâlde, iktidar ve ihtiyârı-
mın eli o metalibimin en ednasına yetişmeyecek kadar
Lem’aLar | 849 |
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
’
a
kelime-i mübareke-i tayyibe:
gü-
zellik ve bereket dolu hayırlı söz.
kuvve-i İlâhiye:
Cenab-ı Hakkın
sonsuz güç ve kudreti.
lâ havle velâ kuvvete illâ bill
â-
hi’l-aliyyi’l-azîm: kuvvet ve kudret,
ancak büyük ve yüce olan Allah’a
mahsustur.
lâ ilâhe illallah:
Allah’tan başka
İlâh yoktur.
melce:
sığınak.
meşhur:
tanınmış, herkesin bildiği.
metalip:
istenen şeyler, istekler,
arzular.
mülâhaza etmek:
dikkatle bak-
mak. inceden inceye düşünmek.
nihayetsiz:
sonsuz.
nokta-i istinat:
dayanak noktası.
rahîm:
merhamet eden, çok mer-
hametli olan, acıyan, esirgeyen,
koruyan Allah.
remzetmek:
bir şeyi belirleyen
sembol hâline getirmek.
sübhanallah:
Allah’ı her türlü ek-
siklikten, ayıp ve kusurlardan, her
çeşit noksan sıfatlardan tenzih
eder, bütün mükemmel sıfatlarla
muttasıf olduğunu kabul ederim
manasına gelen zikir ve tesbih
sözü.
tabir:
ifade, söz.
vesile-i mutlak:
tam ve kesin va-
sıta, fırsat, sebep.
teberri etmek:
uzak durmak, yüz
çevirmek; sıyrılmak.
tevekkül:
Allah’a sığınma, Ona gü-
venip dayanma. Gücün yetmediği
yerde Allah’tan bekleme.
yâ İlâhî:
ey Allah’ım!
yâ malikî:
ey Malikim!
yâ Seyyidî:
ey Efendim!
zikretmek:
söz etmek, anmak.
acz:
güçsüzlük, zayıflık.
a’dâ:
düşman.
allahü ekber:
Allah en büyük
ve en yücedir.
bab:
kısım, bölüm, bahis.
bâkiyat-ı salihat:
sevabı sü-
rüp giden şeyler.
derece:
mertebe, kademe.
edna:
sıradan, en bayağı, az.
elhamdülillâh:
ne kadar
hamd ve medih varsa, kimden
gelse ve kime karşı olsa ezel-
den ebede kadar her türlü şü-
kür medih ve minnet Allah’a
aittir hastır ve lâyıktır.
fakr:
fakirlik, muhtaçlık.
fakr-ı beşerî:
insanon yoksul-
luğu, fakirliği.
fıtrat:
yaratılış.
fıtraten:
yaratılıştan; doğuş-
tan.
hacat:
ihtiyaçlar, gerekli nes-
neler.
had ve hesap:
sayı ve sınır.
hâl:
durum, vaziyet.
haşiye:
dipnot, açıklayıcı yazı.
ihtiyâr:
seçme, tercih, irade.
iltica:
sığınma.
Kadîr:
sonsuz kuvvet, kudret
sahibi olan Allah.
1.
Kötülüklerden uzaklaşmak ve iyiliğe yönelmek ancak Allah’ın yardım ve kuvvetiyledir.
2.
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmran Suresi: 173.)
3.
O ne güzel vekildir. (Âl-i İmran Suresi: 173.)
HaşİYe:
Çok risalelerde beyan etmişiz ki, insanın fıtratında hadsiz bir acz
ve nihayetsiz bir fakr bulunmakla beraber, hadsiz a’dâsı ve nihayetsiz
metalibi vardır. İnsan, bu acz, bu fakrdan fıtraten bir kadîr, bir rahîm’e
ilticaya muhtaçtır. nasıl ki,
(2)
o
?«/
c n
ƒn
dG n
º r
© p
fn
h *G Én
æ o
Ñ° r
ùn
M
birinci cümlesini aczi-
ne merhem ve bütün a’dâsına karşı bir melce gösterir.
(3)
o
?«/
c n
ƒn
dG n
º r
© p
fn
h
cümlesi de fakrına deva ve bütün metalibine bir vesileyi gösterdiği gibi,
lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm
dahi başka bir surette, ay-
nen
hasbünallah
gibi, acz ve fakr-ı beşerînin ilâcı, ve
lâ havle
kelimesi
a’dâsına karşı nokta-i istinadı kendi kuvvetinden teberri etmekle kuvve-i
İlâhiyeye iltica, ve lâ kuvvete kelimesiyle metalibine, hacatına vesile-i
mutlak tevekkül ile kudret-i İlâhiyeye itimattır. Bu
lâ havle ve lâ kuvvete
cümlesinin pek çok meratibini kendimde tecrübeyle hissetmiştim. o
mertebeleri, birer birer, kısa kelime ile işaretler koymuşum. o işaretler
vasıtasıyla o meratipleri mülâhaza ediyorum. Bu babda kısmen o merte-
beleri remzeden kelimeler aynen zikredilecektir.