keza,
(1)
p
øp
er
D
ƒo
Ÿr
G n
…p
ór
Ñn
Y o
Ör
?n
b»/
æo
©°n
ùn
jn
h?/
FBÉ n
ªn
°Sn
’n
h?/
Vr
Qn
G »/
æo
©°n
ùn
jn
’
hadis-i kudsîsinin sırrıyla, arz ve semanın istiap edemedi-
ği zat-ı zülcelâl, bir mü’min kulunun kalbine yerleşir. Ya-
ni, bütün kâinatta tecelli eden esma-i İlâhiyenin bütün te-
celliyatına insanın cami bir mazhar olması sırrıyla, kâina-
ta sığmayan bir nimeti bana bağışlayarak beni esmasının
tecelliyatına cami bir mazhar yapan zat bana yeter.
keza, bende bulunan mülkünü muhafaza etmek üzere
benden satın alarak sonra bana iade eden ve karşılığında
bize cenneti veren zat bana yeter. Vücudumun zerreleri-
nin zerrat-ı kâinatla darbı adedince ona şükür ve hamd
olsun.
Hasbî Rabbi cellâllah.
Nur Muhammed sallâllah.
Lâ ilâhe illâllah.
Hasbî Rabbi cellâllah.
Sirru kalbî zikrullah.
Zikrü Ahmed sallâllah.
Lâ ilâhe illâllah.
v v v
Lem’aLar | 847 |
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
’
a
muhafaza:
koruma, saklama.
mülk:
sahip olunan, üzerinde ta-
sarruf hakkı bulunan şey.
mü’min:
iman eden, inanan.
nimet:
iyilik, lütuf, ihsan, bağış.
nur:
aydınlık, parlaklık
rabbî:
benim Rabbim, Allah’ım.
sallâllah:
Allah’ın salât u selâmı
üzerine olsun.
sema:
gökyüzü, gök.
sirru kalbî zikrullah:
kalbin sırrı,
işleticisi Allah’ı zikretme.
şükür:
görülen bir iyiliğe karşılık
hoşnutluk, memnunluk ve min-
nettarlık ifade etme, teşekkür.
tecelli:
belirme, görünme.
tecelliyat:
tecelliler, görünmeler,
yansımalar.
vücut:
var olma, varlık.
Zat:
azamet ve ululuk sahibi Al-
lah.
Zat-ı Zülcelâl:
celâl ve büyüklük
sahibi zat, Allah.
zerrat-ı kâinat:
kâinat zerreleri,
kâinattaki atomlar.
Zikrü ahmed:
Ahmed’in zikri,
peygamber efendimizin zikri.
arz:
yer, dünya.
cami:
cem eden, toplayan,
içine alan.
Cellallah:
ulu ve şeref sahibi
Allah.
darp:
çarpma.
esma:
isimler.
esma-i İlâhîye:
Allah’ın isim-
leri.
hadis-i kudsî:
manası Hz. Al-
lah’a, sözü Hz. Muhammed’e
ait olan hadislerdir.
hamd:
Allah’a karşı olan şük-
ran ve memnuniyetini onu
överek bildirme, Allah’ın yü-
celiğini övme.
hasbî:
karşılıksız, Allah rızası
için, gönülden, isteyerek.
iade:
geri gönderme, geri çe-
virme
istiap:
içine alma, kaplama,
yutma, taşıma.
kâinat:
yaratılmış olan şeyle-
rin tamamı, evren.
keza:
böylece; aynı şekilde.
kul:
insan, abd.
lâ ilâhe illallah:
Allah’tan
başka hiçbir İlâh yoktur.
mazhar:
bir şeyin zuhur ettiği,
göründüğü yer.
1.
Ben ne arz, ne de semaya sığmam; fakat mü’min bir kulumun kalbine sığarım. (Hadis-i Kud-
sî: Sözler, Yeni Asya Neşriyat, 2004, s. 212; Müsnedü’l-Firdevs, 3:174; Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ,
2:165.)