İman ve Küfür Muvazeneleri - page 185

dalında hüsnüsîret ve ismetli cemal-i suret ve sahavet ve
keremnamdarlar meyvesini yetiştiren ve beşer nasıl şu
kâinatın en mükemmel bir meyvesi olduğunu gösteren o
şecerenin menşei ile beraber,
ene’
nin iki cihetindedir. o
iki şecereye menşe ve medar, esaslı bir çekirdek olarak
ene’
nin iki veçhini beyan edeceğiz. Şöyle ki:
Ene’
nin bir veçhini nübüvvet tutmuş gidiyor, diğer
veçhini felsefe tutmuş geliyor.
nübüvvetin veçhi olan
BİRİncİ vEcİH
ubudiyet-i mah-
zanın menşeidir. Yani,
ene
kendini abd bilir; başkasına
hizmet eder, anlar. Mahiyeti, harfiyedir; yani başkasının
manasını taşıyor fehmeder. Vücudu, tebeîdir; yani, baş-
ka birisinin vücudu ile kaim ve icadıyla sabittir itikat eder.
Malikiyeti, vehmiyedir; yani, kendi Malik’inin izni ile sû-
rî, muvakkat bir malikiyeti vardır bilir. Hakikati, zılliyedir;
yani, hak ve vacip bir hakikatin cilvesini taşıyan mümkin
ve miskin bir zılldir. Vazifesi ise kendi Hâlık’ının sıfât ve
şuunatına mikyas ve mizan olarak, şuurkârâne bir hiz-
mettir.
İşte, enbiya ve enbiya silsilesindeki asfiya ve evliya,
ene’
ye şu vecihle bakmışlar, böyle görmüşler, hakikati
anlamışlar. Bütün mülkü Malikü’l-Mülk’e teslim etmişler
ve hükmetmişler ki, o Malik-i zülcelâl’in ne mülkünde,
ne rububiyetinde, ne ulûhiyetinde şerik ve naziri yoktur,
muin ve vezire muhtaç değil. Her şeyin anahtarı onun
elindedir; her şeye kadir-i mutlaktır. esbap bir perde-i
zahiriyedir; tabiat bir şeriat-ı fıtriyesidir ve kanunlarının
bir mecmuasıdır ve kudretinin bir mistarıdır.
Hidayet ve dalâlet Mukayeseleri
| 185 |
o
TuzunCu
S
öz
sahibi olan Allah.
mecmua:
toplanıp biriktirilmiş,
tertip ve tanzim edilmiş şeylerin
hepsi.
medar:
kaynak.
menşe’:
kaynak, kök.
mikyas:
ölçüler, kıyaslamalar.
miskin:
zayıf.
mistar:
cetvel, bir şeyi ölçmeye
yarayan alet.
mizan:
terazi.
muin:
yardımcı.
muvakkat:
az bir zamanla sınırlı,
geçici.
mükemmel:
en olgun, en kâmil.
mülk:
sahip olunan ve hükmedi-
len şey.
mümkün:
varlığı ile yokluğu im-
kân dairesinde olup, Allah’ın var
etmesine bağlı olan, İlâhî tercih ile
meydana gelen her şey.
nazir:
benzersiz.
nübüvvet:
peygamberlik.
perde-i zahiriye:
görünen sebep-
ler.
rububiyet:
mahlûkatı yaratan,
hâlden hâle rızıkla geçirerek terbi-
ye eden Allah.
sabit:
duran, doğruluğu ispatlan-
mış.
sahavet:
cömertlik.
silsile:
zincir.
sûrî:
geçici.
sıfât:
vasıflar, özellikler.
şeriat-ı fıtriye:
yaratıcının koydu-
ğu kurallar.
şerik:
yardımcı ve ortak edinmek.
şuunat:
iş ve işlemler, fonksiyon-
lar, fiiller.
şuurkârâne:
bilerek, anlayarak.
tabiat:
maddede hükmeden ka-
nunlar, canlı cansız varlıklar.
tebeî:
kastî olmayan, tâbi olarak
başkasının vücuduyla kaim olan,
bağımsız olmayıp başkasına bağlı.
ubudiyet-i mahza:
tam ve gerçek
kulluk.
ulûhiyet:
her şeyi en mükemmel
şekilde idare ve tasarruf etme,
ilâhlık.
vacip:
zorunlu, gerekli.
vecih:
yön; yüz.
vehim:
olmadığı hâlde var zannet-
me.
vezir:
iş ortağı, işleri idarede yar-
dımcı olan.
vücut:
varlık.
zıll:
gölge.
zılliye:
gölge olma.
abd:
kul.
asfiya:
ilim ve ibadetle yüceli-
ğe ulaşanlar.
beşer:
insan.
beyan:
ifade, açıklama.
cemal-i suret:
dışa yansıyan
güzellik.
cihet:
yön.
cilve:
görüntü, yansıma.
enbiya:
peygamberler.
ene:
ben, benlik.
esbap:
sebepler.
evliya:
Allah’ın sevgisini kaza-
nanlar, Allah dostları.
fehmetmek:
anlamak.
hak:
doğru.
hakikat:
gerçek.
Hâlık:
yaratan Allah.
harfiye:
tek başına bir manası
olmayıp başkasının manasını
gösteren; sahibini tanıtmak
için olan.
hükmetmek:
karar vermek.
hüsnüsîret:
manevî, ruhî gü-
zellik.
icat:
var etme, yaratma.
ismet:
günahlardan sakınma,
günahsızlık.
itikat:
inanmak, inanç.
kadir-i Mutlak:
güç ve kudreti
sınırsız olup her şeyi yapan Al-
lah.
kaim:
ayakta durabilen.
kâinat:
evren, tüm yaratılmış-
lar.
keremnamdar:
cömertlikle
meşhur olan.
kudret:
güç, kuvvet.
mahiyet:
özellik, nitelik.
malik:
sahip.
Malik-i zülcelâl:
her şeye
hükmeden her şeyin sahibi
olan Allah.
malikiyet:
sahiplik.
Malikü’l-Mülk:
mülkün hakikî
1...,175,176,177,178,179,180,181,182,183,184 186,187,188,189,190,191,192,193,194,195,...412
Powered by FlippingBook