benzemeye çalışınız
” hodfüruşâne düsturu nerede? evet,
nihayetsiz acz, zaaf, fakr, ihtiyaç ile yoğrulmuş olan ma-
hiyet-i insaniye nerede; nihayetsiz
kadîr, kavi, gani
ve
müstağni
olan Vacibü’l-Vücud’un mahiyeti nerede?
•
ikinci misal
: nübüvvetin hayat-ı içtimaiyedeki düs-
turî neticelerinden ve şems ve kamerden tut tâ nebatat
hayvanatın imdadına ve hayvanat insanın imdadına, hat-
ta zerrat-ı taamiye hüceyrat-ı bedenin imdadına ve mu-
avenetine koşturulan düstur-i teavün, kanun-i kerem, na-
mus-i ikram nerede; felsefenin hayat-ı içtimaiyedeki düs-
turlarından ve yalnız bir kısım zalim ve canavar insanla-
rın ve vahşî hayvanların fıtratlarını suiistimallerinden
neş’et eden düstur-i cidal nerede? evet, düstur-i cidali o
kadar esaslı ve küllî kabul etmişler ki, “Hayat bir cidal-
dir” diye, eblehâne hükmetmişler.
•
üçüncü misal
: nübüvvetin tevhid-i İlâhî hakkındaki
netaic-i âliyesinden ve düstur-i galiyesinden
p
óp
MG n
ƒr
dG p
øn
Y s
’p
G o
Qo
ó°r
ün
j n
’ o
óp
MG n
ƒr
dn
G
, yani “
Her birliği bulunan
yalnız birden sudûr edecektir. Madem her şeyde ve bütün
eşyada bir birlik var, demek bir tek zatın icadıdır.
” diye
olan, tevhidkârâne düsturu nerede; eski felsefenin bir düs-
tur-i itikadiyesinden olan
o
óp
MGn
ƒr
dG s
’p
G o
¬r
æn
Y o
Qo
ó°r
ün
j n
’ o
óp
MGn
ƒr
dn
G
“
Birden bir sudûr eder. yani, bir zattan bizzat bir tek
sudûr edebilir, sair şeyler vasıtalar vasıtasıyla ondan sudûr
eder.
” diye ganî-i Alelıtlak ve kadîr-i Mutlak’ı âciz vesa-
ite muhtaç göstererek, bütün esbaba ve vesaite
Hidayet ve dalâlet Mukayeseleri
| 189 |
o
TuzunCu
S
öz
olmayan.
namus
-i
ikram:
ikram âdeti, pren-
sibi.
nebatat:
bitkiler.
neş’et:
doğma.
netaic-i âliye:
yüce netice, mü-
kemmel sonuç.
netice:
sonuç.
nihayetsiz:
sonsuz.
nübüvvet:
peygamberlik.
sair:
diğerleri.
sudûr:
çıkma, sadır olma, meyda-
na çıkma.
suiistimal:
kötüye kullanma.
şems:
güneş.
tevhid-i ilâhî:
Allah’ın birliği.
tevhitkârâne:
tevhide yaklaştıran.
vacibü’l-vücud:
varlığı zorunlu
olan, var olmak için hiç bir sebebe
ihtiyacı bulunmayan Allah.
vasıta:
araç.
vesait:
vasıtalar.
zaaf:
zayıflık.
zalim:
zulmeden.
zerrat-ı taamiye:
yiyecek zerrele-
ri.
âciz:
güçsüz, zavallı, zayıf.
acz:
âcizlik, güçsüzlük.
cidal:
mücadele, çabalama,
kavga.
düstur:
prensip.
düsturî:
kural olan.
düstur
-i
cidal:
mücadele
prensibi.
düstur
-i
galiye:
değerli pren-
sip.
düstur
-i
itikadiye:
inanç pren-
sibi.
düstur
-i
teavün:
yardımlaşma
kanunu.
eblehâne:
ahmakça.
esbap:
sebepler.
fakr:
fakirlik, ihtiyaç hâli.
fıtrat:
yaratılış.
ganî:
son derece zengin.
Ganî-i alelıtlak:
her cihetle
sonsuz zenginlik sahibi Allah.
hayat:
yaşam.
hayat-ı içtimaiye:
toplumsal
hayat.
hayvanat:
canlılar.
hodfüruşâne:
kendi kendini
beğenir bir şekilde.
hüceyrat-ı beden:
beden hüc-
releri.
hükmetmek:
karar vermek.
icat:
yoktan yaratma.
imdat:
yardım.
kadîr:
gücü yeten Allah.
kadîr-i Mutlak:
her şeye mut-
lak kadir olan Allah.
kamer:
ay.
kanun
-i
kerem:
ikram etme
kanunu.
kavi:
kuvvetli.
küllî:
umumî.
mahiyet:
nitelik, özellik, esas.
mahiyet-i insaniye:
insanın
mahiyeti, esası.
muavenet:
yardımlaşma.
müstağni:
minnetsiz, ihtiyacı