Onuncu Mesele
Emirdağ Çiçeği
Kur'ân’da olan tekrarata gelen itirazlara karşı
gayet kuvvetli bir cevaptır.
Aziz, sıddık kardeşlerim,
gerçi bu mesele, perişan vaziyetimden, müşevveş ve
letafetsiz olmuş. Fakat, o müşevveş ibare altında çok kıy-
metli bir nevi i'caz-ı kat'î bildim. Maatteessüf, ifadeye
muktedir olamadım. Her ne kadar ibaresi sönük olsa da,
kur'ân’a ait olmak cihetiyle hem ibadet-i tefekküriye,
hem kudsî, yüksek, parlak bir cevherin sadefidir. Yırtık
libasına değil, elindeki elmasa bakılsın. eğer münasip ise
”onuncu Mesele” yapınız; değilse, sizin tebrik mektup-
larınıza mukabil bir mektup kabul ediniz.
Hem, bunu gayet hasta ve perişan ve gıdasız, bir iki
gün ramazan’da, mecburiyetle gayet mücmel ve kısa ve
bir cümlede pek çok hakikatleri ve müteaddit hüccetleri
derç ederek yazdım; kusura bakılmasın.
(HaşİYe)
AsA-yı MûsA
M
eYve
R
isalesi
| 99 |
onunCu mesele
sadef:
sedef, inci kabuğu.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı ve
hakikati tereddütsüz kabullenen.
tekrarât:
tekrarlar.
vaziyet:
durum
aziz:
muhterem, saygın.
cevher:
esas, maya, öz.
cihet:
yön, sebep, vesile.
derç:
sokma, içine alma.
elmas:
çok kıymetli bir mü-
cevher.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek, esas.
haşiye:
dipnot.
hüccet:
delil.
ibadet-i tefekküriye:
tefek-
kür ibadeti.
ibare:
bir fikri anlatan bir veya
birkaç cümlecik yazı.
i’caz-i kat’i:
kesin ve mutlak
mucizelik.
itiraz:
kabul etmediğini belirt-
me, karşı çıkma.
kıymet:
değer.
kudsî:
mukaddes, yüce.
Kur’ân:
Allah tarafından vahiy
yoluyla Hz. Muhammed’e indi-
rilmiş, semavî kitapların so-
nuncusu.
kusur:
eksiklik, noksan, özür.
letafet:
latiflik, hoşluk, incelik.
libas:
elbise.
maatteessüf:
ne yazık ki, üzü-
lerek belirteyim ki.
mecburiyet:
mecbur olma,
mecburluk, zarurîlik durumu,
zora tutulma, zorunluluk.
mesele:
önemli konu.
muktedir:
iktidarlı, gücü ye-
ten.
mücmel:
öz olarak anlatılmış,
kısa ve az sözle ifade edilmiş,
öz, özet.
müşevveş:
teşevvüşe uğra-
mış, düzensiz, karmakarışık.
müteaddit:
çeşitli, bir çok.
nevî:
çeşit, tür.
HaşİYe:
denizli hapsinin meyvesine onuncu Mesele olarak, emir-
dağ’ının ve bu ramazan-ı şerifin nurlu bir küçük çiçeğidir. tekrarat-ı
kur’aniyenin bir hikmetini beyanla ehl-i dalâletin ufunetli ve zehirli ev-
hamlarını izale eder.