Asâ-yı Mûsa - page 91

ve hiçbir ihtimal var mı ki, o ebedî ve sermedî ve bâkî ve
daimî saltanatın, bâkî bir makarrı ve daimî bir medarı ve
sermedî bir mazharı olan dâr-ı ahiret olmasın? Bin defa
hâşâ.
demek, Cenab-ı Hakkın saltanat-ı rububiyeti ve Ye-
dinci Meselede beyan edildiği gibi, ekser isimleri ve vü-
cub-i vücudunun hüccetleri, ahirete şahadet ederler ve
isterler. Ve bu kutb-i imanî, ne kadar kuvvetli bir nokta-i
istinadı var; gör, bil, görür gibi inan.
• Hem, nasıl iman-ı billâh ahiretsiz olmaz; öyle de,
onuncu sözde kısa işaretlerle beyan edildiği gibi, hiçbir
cihette mümkün müdür ve hiç akıl kabul eder mi ki, ulû-
hiyet ve ma’budiyetin tezahürü için bu kâinatı, öyle bir
mücessem kitab-ı samedânî ki, her sahifesi bir kitap ka-
dar ve her satırı bir sahife kadar manaları ifade eder; ve
öyle cismanî bir kur’ân-ı sübhanî ki, her bir ayet-i tekvi-
niyesi ve her bir kelimesi, hatta her bir noktası, her bir
harfi birer mu’cize hükmündedir; ve öyle muhteşem ve
içi hadsiz âyâtla ve manidar nakışlarla tezyin edilmiş bir
mescid-i rahmanîdir ki, her bir köşesinde bir taife bir
nevi ibadet-i fıtriye ile iştigal eder bir şekilde halk eden
bir Allah, bir Ma’bud-i Bilhak, o kitab-ı kebirin manaları-
nı ders verecek üstatları ve o kur’ân-ı samedânînin ayet-
lerini tefsir edecek müfessirleri elçi olarak göndermesin
ve o mescid-i ekberde hadsiz tarzlarda ibadet edenlere
imamları tayin etmesin ve o üstatlara ve müfessirlere ve
imamlara fermanları vermesin? Hâşâ, yüz bin hâşâ!
AsA-yı MûsA
M
eYve
R
isalesi
| 91 |
dokuZunCu mesele
raşmak, bir iş üzerinde çalışma,
meşgul olma.
kâinat:
yaratılmış olan şeylerin ta-
mamı, bütün âlemler, varlıklar.
kitab-ı kebir:
büyük kitap.
kitab-ı samedânî:
hiç bir şeye
muhtaç olmayan Cenab-ı Hakkın
kitabı, kâinat.
kutb-i imanî:
iman kutbu, imanın
en önde gelen esaslarından biri.
Ma’bud-ı Bilhak:
asıl ibadet edile-
cek, hakkıyla ibadete lâyık olan
Allah.
mabudiyet:
ilah oluş, kendisine
ibadet edilmeye layık oluş.
makar:
oturulan, karar kılınan yer,
karargâh, mesken.
manidar:
nükteli, ince manalı.
mazhar:
nail olma, şereflenme,
İlahî tecellilerin göründüğü yer ol-
ma.
medar:
dayanak noktası, sebep,
vesile.
mescit-i ekber:
en büyük mescit.
mescit-i Rahmanî:
bütün varlıkla-
rın rızıklarını münasip bir şekilde
karşılayan Cenab-ı Hakk’ın mesci-
di.
mu’cize:
benzerini yapmaktan in-
sanların aciz kaldığı şey.
muhteşem:
haşmetli, yüce.
mücessem:
tecessüm etmiş, ci-
simlenmiş.
müfessir:
Kur’ân-ı Kerîm’in metni-
ni tefsir, şerh ve izah eden İslâm
âlimi.
nakış:
işleme, süsleme.
nevi:
çeşit, tür.
nokta-i istinat:
dayanak noktası,
güvenme ve itimat noktası.
sahife:
sayfa.
saltanat:
sultanlık, padişahlık, hü-
kümdarlık.
saltanat-ı rububiyet:
kâinatı ter-
biye ve idare edici olan Allah’ın
saltanatı.
sermedî:
ebedî, daimî, sürekli.
şahadet:
şahit olma, şahitlik, ta-
nıklık.
taife:
takım, güruh, familya.
tarz:
biçim, şekil, suret.
tayin:
belirleme, yerini belli etme.
tefsîr:
Kur’ân’ın mana bakımından
izahı, Kur’ân’ın şerhi.
tezahür:
görünme, belirme, orta-
ya çıkma.
tezyin:
süsleme, ziynetlendirme.
ulûhiyet:
ilahlık, Allah’ın hakimi-
yeti ile kainattaki her şeyi kendisi-
ne ibadet ve itaat ettirmesi.
üstat:
bir ilim ve sanatta üstün
olan kimse, öğretmen.
vücûb-i vücud:
varlığı gerekli ol-
mak, olmaması imkansız olmak,
varlığı zarurî ve vacip olmak
ahiret:
dünya hayatından
sonra başlayıp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
âyât:
işaretler, deliller; Allah’ın
varlık ve birliğine işaret eden
deliller.
ayet:
Kur’an’ın her bir cümlesi.
ayet-i tekviniye:
Cenab-ı
Hakkın yoktan var edip vücu-
da getirme, hâsıl etme ve halk
etme fiil ve kudretine dair olan
delil, ayet.
bâkî:
ebedî, daimî, sürekli ve
kalıcı olan.
beyan etmek:
açıklamak, bil-
dirmek, izah etmek.
cihet:
yön, sebep, vesile.
cismanî:
maddî ve cisimli ol-
mak.
dâr-ı ahiret:
ahiret yurdu.
ebedî:
sonu olmayan, daimî,
sürekli.
ekser:
pek çok.
ferman:
emir, buyruk.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
halk:
yaratma, yaratış.
hâşâ:
asla, katiyen, öyle değil,
Allah göstermesin.
hüccet:
delil.
hükmünde:
değerinde, yerin-
de.
ibadet-i fıtriye:
fıtrî ibadet,
her bir varlığın kendi kabiliye-
tine göre Cenab-ı Hakka iba-
det etmesi.
ihtimal:
olabilirlik.
iman-ı billâh:
Allah’a inanma,
Allah’ı, onun kâinatta tecelli
eden bütün sıfat ve isimleriyle
beraber kabul ederek Ona
inanma.
iştigal:
bir iş işleme, bir işle uğ-
1...,81,82,83,84,85,86,87,88,89,90 92,93,94,95,96,97,98,99,100,101,...570
Powered by FlippingBook