taşıyan bedbaht için, o zakkum ağacının bir hususî nu-
munesi, benim meyvem olur.”
Madem küfür hadsiz hukuka bir tecavüzdür; elbette
hadsiz bir cinayettir. öyle ise, hadsiz bir azaba müstahak
eder. Madem bir dakika katl, on beş sene cezada (sekiz
milyona yakın dakikada) hapis azabını çekmesini adalet-i
beşeriye kabul edip maslahata ve hukuk-ı ammeye mu-
vafık görür; elbette, bir küfür bin katl kadar olması
cihetiyle, bir dakika küfr-i mutlak sekiz milyara yakın da-
kikalarda azap çekmesi, o kanun-i adalete muvafık
geliyor. Bir sene ömrünü o küfürde geçiren, iki trilyon se-
kiz yüz seksen milyara yakın dakikada azaba müstahak
ve
(1)
Gk
ón
Hn
G BÉ n
¡«/
a n
øj/
óp
dÉn
N
sırrına mazhar olur. Her ne ise…
kur’ân-ı Hakîm’in, cennet ve cehennem hakkındaki
mu’cizâne izahatı ve kur’ân’ın tefsiri ve ondan gelen ri-
sale-i nur’un cennet ve cehennemin vücutlarına dair
hüccetleri, daha başka beyana ihtiyaç bırakmamışlar.
Gn
ò'
g n
âr
?n
?n
N Én
e Én
æ s
`Hn
Q ¢p
Vr
Qn
’r
Gn
h p
äGn
ƒ'
ª°s
ùdG p
?r
?n
N »/
a n
¿ho
ôs
µ
n
Øn
àn
jn
h
n
ÜGn
òn
Y És
æn
Y r
±p
ör
UG Én
æ s
H n
Q @
(2)
p
QÉs
ædG n
ÜGn
òn
Y Én
æp
?n
a n
?n
fÉn
ër
Ñ°o
S k
Óp
WÉn
H
(3)
Ék
eÉn
?o
en
h G v
ôn
?n
à°r
ùo
e r
än
ABÉ°n
S Én
¡s
fp
G @ Ék
eGn
ôn
Z n
¿Én
c Én
¡n
HGn
òn
Y s
¿p
G n
ºs
`æn
¡n
L
gibi pek çok ayetlerin ve başta resul-i ekrem (
AsM
) ve
umum peygamberler ve ehl-i hakikatin, her vakit duala-
rında en ziyade
Én
æ°r
ü u
?n
N @ p
QÉs
ædG n
øp
e Én
æu
én
f @ p
QÉs
ædG n
øp
e Én
fr
ôp
Ln
G
(4)
p
QÉs
ædG n
øp
e
ve vahiy ve şuhuda binaen onlarca kat’iyet
sekiZinCi mesele
| 82 |
M
eYve
R
isalesi
AsA-yı MûsA
adalet-i beşeriye:
insanoğlunun,
insanlığın adaleti.
Ahzab:
Kur’ân-ı Kerîm’in 33. sure-
si. Medine’de nazil olmuştur. 73
ayettir.
Âl-i İmran:
Kur’ân-ı Kerîm’in 3. su-
resi. Medine’de nazil olmuştur. 200
ayettir.
ayet:
Kur’an’ın her bir cümlesi.
azap:
günahlara karşı kabirde ve
ahirette çekilecek ceza.
bedbaht:
bahtsız, talihsiz, zavallı.
beyan:
açıklama, bildirme, izah.
binaen:
-den dolayı, bu sebepten.
dair:
alakalı, ilgili.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ebedî:
sonu olmayan, daimî, sü-
rekli.
ehl-i hakikat:
hakikati arzulayan-
lar, gerçeği bulup onun peşinden
gidenler; Allah adamı.
hukûk-ı amme:
kamu hukuku.
hüccet:
delil.
izahat:
izahlar, açıklamalar.
kanun-i adalet:
adalet kanunu.
kat’iyet:
kat’îlik, kesinlik.
katl:
öldürme, katletme.
Kur’ân:
Allah tarafından vahiy yo-
luyla Hz. Muhammed’e indirilmiş,
semavî kitapların sonuncusu.
Kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve sure-
sinde sayısız hikmet ve faydalar
bulunan Kur’ân.
küfür:
Allah’ın varlığına, birliğine
inanmama, müşriklik, imansızlık.
madem:
...den dolayı, böyle ise.
maslahat:
uygun iş.
mazhar:
nail olma, şereflenme,
İlahî tecellilerin göründüğü yer ol-
ma.
mu’cizâne:
mu’cizeli bir şekilde.
muvafık:
uygun, münasip.
müstahak:
hak eden, hak etmiş.
numune:
örnek.
peygamber:
Allah tarafından ha-
ber getirerek İlahî emir ve yasak-
ları insanlara tebliğ eden elçi, nebi.
Rab:
besleyen, yetiştiren, verdiği
nimetlerle mahlûkatı ıslah ve ter-
biye eden Allah.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
sır:
gizli hakikat.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
tefekkür:
derin düşünme; eşyanın
hakikatini, yaratıcının sırlarını
kavramak ve ibret almak için
zihnen ve kalben düşünme.
tefsir:
Kur’ân’ın mana bakı-
mından izahı, Kur’ân’ın şerhi.
tenzih:
kusur kondurmama,
kabahat ve kusuru yok etme.
umum:
bütün.
vahy-i meşhut:
şahit olunan
vahiy, peygamberlere verilen
kitaplarda görülen, okunan
vahiy.
vücut:
var olma, varlık.
ziyade:
çok, fazla
1.
Orada ebedî olarak kalacaklar. (Ahzab Suresi: 65.)
2.
Göklerin ve yerin yaratılışını tefekkür ederler. “Bunları boş yere yaratmadın, ey Rabbimiz”
derler. “Seni bütün noksanlardan tenzih ederiz. Sen de bizi cehennem ateşinin azabından
koru. (ÂI-i İmran Sûresi: 191.)
3.
Ey Rabbimiz, cehennem azabını bizden uzaklaştır. Onun azabı daimi bir helaktır. • Gerçek-
ten de orası ne kötü bir durak, ne kötü bir konaktır. (Furkan Suresi: 65-66.)
4.
Bizi cehennemden kurtar. • Bizi cehennemden koru. • Bizi cehennemden muhafaza eyle.
(Cevşenü’l-Kebir)