Yıl 1935, yer Isparta, gün 25 Nisan… Ülkeyi kara bir kasvetin kapladığı zamanlardı… Barla’da Risale-i Nur Külliyatının dörtte üçü telif edilmişti...
Barla’da sekiz yıldan fazla kalan Bediüzzaman Hazretleri, tekrar Isparta ilinde mecburi ikamete tabi tutulmuştu…
Ülkeyi idare eden yetkili ve etkili insanlar, hilafeti kaldırmış, tekkeleri ve zaviyeleri kapatmış, dinî eğitim veren ne kadar kurum ve kuruluş varsa kapatmış, ezanı yasaklamış, tek partili bir hayat hayata hâkim olmuştu…
Bediüzzaman Hazretleri, yazmış ve yaşamış olduğu hakikatleri duyurmak istiyordu… Hâlbuki hayatı daima takip altında geçmiş ve eserleri yetkililer ile yasaklanmıştı…
İfsat komitelerinin kışkırtmasıyla o günün emniyeti harekete geçti… Dönemin İçişleri Bakanı ve diğer ilgililer hemen Isparta’ya hareket etti… Bu hadise bir anda ülkenin birinci meselesi haline gelmişti…
Bediüzzaman Hazretlerinin gayesi, yazılan bu cihan kıymetindeki hakikatleri âleme duyurmaktı… Isparta’da bulunan yüz yirmi talebesi bu vesile ile tutuklanarak Eskişehir’e mahkemeye sevk edildi…
Yolda, hepsinin imhası emri verilmişti. Ama komutan insaflı olduğu için bu menfi harekete müsaade etmedi…
Bu hadise vesilesi ile, Bediüzzaman Hazretleri, davasını mahkemede anlatmış, diğer ehl-i imana da cesaret gelmişti…
Eserlerin telifi Eskişehir hapsinde de devam etmiş, bu hareket ülke çapında bir mahiyet taşımıştı…
İmanî bir metanetin neticesinde, bir cesaretin de meydana gelmesine vesile olmuştu...
Sayısız mahkemeler ve takipler neticesinde, Risale-i Nurlar hem ülkemizde hem de insanlık âleminde okunmaya devam etmektedir...