"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Fetihten önce

Raşit YÜCEL
29 Mayıs 2024, Çarşamba
Her fethin bir başlangıcı vardır. İslamiyetin güneş gibi doğduğu zamanlarda, insanların hidayet güneşine kavuşmaları için fetihler başlamıştı. Peygamber müjdeleri bir bir tahakkuk ediyordu.

Mekke, Mescid-i Aksa, Suriye, Irak, Mısır, İran, Anadolu ve Bizans’ın fethedileceği haber verilmişti. 

Bu ülkelerin hepsi İslam topraklarına katılmış, binlerce insan hidayet güneşinin ışığı ile şereflenmişti. 12. y.y. sonuna doğru Anadolu’ya gelen Kayı Aşireti, Söğüt ilçesine yerleşmiş ve gittikçe artan gayret fetihleri ile İstanbul’u zorlamağa başlamıştı. 

Ama, İstanbul’u almak hiç de kolay değildi. Sonra, aşiretten devlet haline gelen Osmanlı, Avrupa’nın ortalarına kadar yayılmış ve Dünya devleti haline gelmişti… 

Fakat bir Peygamber müjdesi vardı. “İstanbul mutlaka fethedilecek, onu fetheden komutan ne güzel komutandır, onun askerleri ne güzel askerlerdir” müjdesine nail olmak için, Asr-ı Saadet’ten başlayarak nice seferler yapılmış, fakat bu güzel belde fethedilememişti. 

En sonunda bu fetih Fatih Sultan Mehmed’e nasip olacaktı. Fatih, yirmi bir yaşında bir sultandı. 

Gece gündüz İstanbul hayali ve emeli ile yanıp tutuşuyordu. 

O yıllarda Edirne Osmanlı’nın baş şehri idi. Hazırlıklar bütün sürati ile devam ediyordu. Yeni gemiler inşa ediliyor, gemileri karadan yürütmek için urganlar Tire ilçesinde dokunuyor, yardım gemilerini kontrol edilmek için hisarlar inşa ediliyordu. 

Osmanlı bu hazırlıkları yerine getirirken, Bizans da gerekli savunma hazırlıklarını yapıyordu. 

Şahi topları o zaman döktürüldü… Fethin gerçekleşmesi için bütün maddî şartlar hazırlamış, sonunda ordu İstanbul önlerine otağ kurmuştu. Çetin geçen savaşta İstanbul bir türlü düşmüyordu. 

Padişah bunun nedenini hocası Ak Şemseddin’e sordu. Ak Şemseddin o gün murakabeye daldı. Bu murakabeye “Cibali Baba” isminde bir meczup velinin “Gavurcuklarım ölmesin, ben onları hidayete erdireceğim” diye duasının kabul olduğunu, fethin bu nedenle gerçekleşmediğini keşfetti. Ve Akşemseddin Hazretleri, ”Yâ Rab! Ya bu meczubun ya da benim canımı al, fetih gerçekleşsin” diye yaptığı duadan sonra Cibali Baba vefat eder ve fetih ertesi gün gerçekleşir. 

Böylece Sultan Fatih ve ordusu, Peygamber (asm) müjdesine nail olur ve eski çağ kapanır ve yeni ve aydınlık bir çağ açılır. 

Okunma Sayısı: 3369
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • S.topuz

    29.5.2024 23:56:07

    ..."Diğer bir kısmı ise mahfuz değiller, bid'at ve dalalet fırkalarında bulunabilirler. Hattâ kâfirler içinde bulunabileceği ihtimal verilmiş. İşte muvakkat veya daimî meczub olduklarından, manen "mübarek mecnun" hükmünde oluyorlar. Ve mübarek ve serbest mecnun hükmünde oldukları için, mükellef değiller. Ve mükellef olmadıkları için, muaheze olunmuyorlar. Kendi velayet-i meczubaneleri bâki kalmakla beraber, ehl-i dalalete ve ehl-i bid'aya tarafdar çıkarlar. Mesleklerine bir derece revaç verip, bir kısım ehl-i imanı ve ehl-i hakkı, o mesleğe girmeye meş'umane bir sebebiyet verirler." Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Mektubat - 343

  • S.topuz

    29.5.2024 23:54:34

    ..."Sultan Mehmed Fatih'in zamanında hikâye edilen meşhur ve manidar "Cibali Baba kıssası" nev'inden olarak bir kısım ehl-i velayet, zahiren muhakemeli ve âkıl görünürken, meczubdurlar. Ve bir kısmı dahi; bazan sahvede ve daire-i akılda görünür, bazan aklın ve muhakemenin haricinde bir hâle girer. Şu kısımdan bir sınıfı ehl-i iltibastır, tefrik etmiyor. Sekir halinde gördüğü bir mes'eleyi halet-i sahvede tatbik eder, hata eder ve hata ettiğini bilmez. Meczubların bir kısmı ise indallah mahfuzdur, dalalete sülûk etmez."... Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Mektubat - 343

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı