İlk insan ve Peygamber olan Âdem Aleyhisselâmdan sonra, yüz yirmi dört bin Peygamber gelmiş ve vazifelerini yerine getirip ebedi âleme gitmişlerdir... “Hâtemül Enbiya” yani son Peygamber olan Resul-ü Ekrem (asm)dan sonra bir Peygamber gelmeyeceği haber verilmişti.
“Benden sonra bir Peygamber gelmeyecek. Ansak dini tecdit (yenileyecek ve canlı tutan) bir müceddid gönderilecek” müjdesin de belirtildiği gibi, bu meyanda her yüz yıl başında bir müceddid gelmiş ve ümmete rehber olmuştur..
İşte Bediüzzaman hazretleri vazifesini hakkı ile yapmış bir müceddiddir. 23 Mart 1960 bir yolculuğun adıdır.
Önce, Urfa ya gidileceğini emretmiştir. Arabası hazırlanmış ve yolculuk başlamıştır... Her seyahatinde beraber olduğu talebesi Zübeyir Gündüzalp, Bayram Yüksel’in de gelmesini arzu eder ve Bediüzzaman hazretlerin kabulü ile yolculuk Urfa’ya kadar devam eder.
Urfa şereflenmiştir. Bu misafirin Urfa’ya gelmesine derin devlet razı olmamışlardır.
Urfadan çıkması ısrar ile istenmektedir… Kimseleri ziyaretine kabul etmeyen Bediüzzaman hazretleri, birçok Urfalı insanı itirazsız otel odasında ziyaretlerini kabul eder…
Ve bir Kadir Gecesinde Bediüzzaman ruhunu Rahmana telim eder… Mahşeri bir kalabalıkla cenazesi “Halirurrahman Dergâhında” önceden yapılan mezara binlerce nur talebesi ve Urfalı sevenleri tarafından defin gerçekleştirilir…
Urfa misafirini bağrına basmıştır. Derin devletin zalim idarecileri bir gece vakti cesedini alıp bilinmeyen bir mezarlığa defnetmişlerdir. Daha sonra bu kabir bir talebesi tarafından bulunmuş, daha sonra birkaç talebesinin gözetiminde başka bir yere nakledilmiştir…
Hayatında izzet ve iltifattan hoşlanmayan Aziz Üstad, kabrinin birkaç talebesinden fazla kimsenin bilmesini arzu etmemiştir… Bir veda yolculuğu böylece bitmiş değildir…
“Birimiz şarkta, birimimiz garpta, birimimiz ahirette, birimiz dünyada da olsak“ beraberliğimiz devam etmektedir.
Mekânın Cennet olsun Aziz Üstadım, mekanın nurlar içinde Cennet olsun…