Her insanın kendi âlemine göre bir bayramı vardır.
Çocukların bayramları, çocuk ruhu ve sevgisi ile bayramdır. Sözlü ve nişanlı gençlerin ayrı bir bayramları vardır. Orta yaşlıların, her iki kitlenin ortasında bir bayramları vardır ki, onu ancak yaşayanlar bilir.
Yaşlıların bayramı, evlatları ve torunları ile huzur, inşirah buldukları bayramlardır.
Bunları dile getiren nice şair ve edebiyatçılar, bayramları dile getirdiler.
Mehmet Akif şöyle dile getirmiş:
“Âfâk bütün hande, cihan başka cihandır,
Bayram ne kadar hoş, ne şetâretli zamandır!
Bayramda güler çehre-i masum-u sabavet,
Ümmîd çocuk suret-i safında iyandır.”
Necip Fazıl ise, şöyle seslenir bayrama:
“Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var,
Oh ne güzel, bayramda tahta binmek var.”
Abdurrahim Karakoç ise böyle dile getirir bayramı:
“Bir adam camiden döndü evine,
Oturdu sessizce yer minderine
Kızı, "bayram” dedi, yalın ayaklı
Adam ”bayram” dedi, tam ağlamaklı….”
Aşık Davut Suları ise şöyle seslenir:
“Bugün bayram günü derler âlem eğlenir,
Sen bizim yaylaya gel başın için,
Dertliler oturmuş derdin söyleşir,
Etme intizarı gül başın için.”
Kul Himmet ise şöyle niyaz eder:
“Diyar-ı gurbette, Cezayir'lerde,
Eller bayram etsin ben ah edeyim,
(...)
Kırmızı güllerin dalları yerde,
Mevlam uğratmasın kimseyi derde”
Şimdi, yollardan sılaya ulaşan nice hasretlikler, kucaklama ve sevinç gözyaşları ile şekillendi. Analar ve babalar evlatlarına kavuştu. Dedeler ve nineler ise, bu hallere hazin hazin bakıştı. İşte bayram böyle bayram oldu.
Yoksa, kilometrelerce uzaklardan bu çile ve yolculuklar çekilir mi idi?
Dul ve yetimler, kimsesiz kimselerin bayramı ise, Rablerinin şefkat ve merhameti gönülleri aydınlattı.
Asıl bayram, ebedi âlemde yaşanılan bayramdır.
Dünyadaki bayramlar ise ebedi âlemdeki nümunelerin sadece bir parıltısıdır.
Bayram ise asıl o bayramdır.
Bu vesile ile, mübarek bayramınız kutlu ve huzurlu olsun.
Bayramımın iki sevineni vardır: Birileri sevinir, diğerleri sevindirilir.