İnsanlık tarihinde cebir ve kuvvete dayalı müdahaleler hiç eksik olmadı. Adem (as)’ın çocukları arasında yaşanan elim cinayet, daha sonra da devam etti ve kıyamete kadar da devam edecek bir hadisedir.
Yaşadığımız Muharrem ayı içinde Peygamberimiz’in (asm) sevgili torunu Hz. Hüseyin efendimizin ve yetmiş Müslümanın vahşice katledilmesi, yine hakimiyet ve iktidar hareketinin bir müdahalesi idi.
Bazı padişahların darbe ile görevlerine son verilmesi de buna benzer hadiselerdendir.
Ülkemizde Osmanlı ailesinin yurt dışına sürülmesi de aynı müdahalenin bir versiyonudur.
Daha sonra gelen tek şahıs hakimiyeti, 1950’ye kadar adevam etti. Dış ülkelerin baskısı ile çok partili hayata mecbur olan ülkemiz, Demokrat Parti’nin ezici üstünlük ile iktidara gelmesiyle, on yıl iktidarda kaldı. Bu durum yine müdahale sahiplerini harekete geçirmiş, 27 Mayıs 1960 darbesiyle bir çok partili hayatından olmuş, bir başbakan ve iki bakan arkadaşı da dar ağacında sallandırılmıştır.
Bu gelenek 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz hareketleri ile de devam etmiş, müdahale heveslileri bu serüveni devam ettirmekten geri durmamıştır.
Demokrasi ve hürriyeti, insan haklarını hiçe sayan hunhar insanlar, yüzlerce insanın ölümüne, mağdur olmasına yol açmıştır.
“Asr-ı Saadet” diye andığımız o saadetli yıllar, dördüncü halifenin katli ile “ısırıcı bir saltanat”a dönüşmüştür.
İslam dünyasına bin yıl liderlik yapan milletimiz, Kur’ân’ın senâsına ve övgüsüne mazhar olmuş, dört kıtada hakimiyetini muhafaza etmiştir.
Son olarak 15 Temmuz hareketi olmuş, binlerce insan mağdur edilmiş, eline silah bıçak almayan insanların hayatı mahvolmuştur. Kimisi işinden aşından olmuş, kimisi hayatından olmuş, kimisi de özgürlüğünü kaybetmiş ve hâlâ hapis hayatları devam etmektedir.
Bu harekete fiilen müdahale etmiş insanlar, elbette gerekli cezayı almalılar. Ancak fiilî hiçbir müdahalede bulunmayan binlerce insanı ve sevdiklerini mahzun, mağdur etmenin, insaf ve adalete sığması mümkün değildir.
27 Mayıs’ı bayram yapanlar, kendi elleri ile bu bayramı iptal ettiler. Yoktan suç bulanlar mahcup oldular. Asırlarca bu müdahaleleri yapanlar, tarih huzurunda hep hesap verdiler. Bundan sonra yapanlar da yine hesap vereceklerdir. Tarih bunun örnekleriyle doludur.