Cuma namazı sırasında düzenlenen silâhlı saldırılarda 50 kişi vefat etti, şehid oldu, bir o kadar yaralananlar oldu. Dünya büyük bir şok yaşadı. Bu olay münasebetiyle dünya, bu şokun bütün sorumluluk ve acısını yüreğinde yaşayıp taşıyan bir insan, bir anne, bir siyasetçi, gerçek bir lider ve demokrasiyi özüne sindirmiş bir devlet insanını tanıma fırsatını yakaladı. Evet, Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern bahsediyorum. 

Başbakan Jacinda Ardern, şaşırmadı, afallamadı, hamasete tenezzül etmedi, menfaat ve çıkar hesabı peşine düşmedi. Ama asil, vicdanlı, merhametli ve insanî duruşuyla bütün dünyayı şaşırttı ve afallattı! Helâl olsun. Tebrikler Sayın Başbakan Jacinda Ardern! İnsanlığın ve siyasetin henüz ölmediğine örnek oldunuz. 

Müslüman topluluğu ziyareti esnasında başörtü takıp şehid yakınlarına taziyelerini iletirken; “Başörtüsü takmamın insanlara bu kadar güven hissi vereceğini düşünmemiştim, bazı Müslüman kadınların inançları gereği taktıkları başörtüsü nedeniyle kendilerini güvende hissetmediklerini fark etmemiştim” derken; başörtüsü takmasının gerekçesini soran muhabire: “Üzerine çok kafa yormadım. Öyle yapmanın doğru olacağını düşündüm” cevabını verdi.

Anarşistlere karşı: “Bu onların bildiği Yeni Zelanda değil.” diyerek, sorumluluk şuuru içersinde; “Benim görevim insanların güvende hissetmelerini sağlamak. İnsanların kendilerini Güvende hissetmedikleri fikri beni derinden yaralıyor. Bu güvenlik hissini yeniden tesis etmek benim sorumluluğum” değerlendirmesinde bulundu. 

Parlamentosundaki konuşmasına: ‘Esselâmu aleyküm’ açılışıyla başlayıp, mevtalar için: “Onlar bizdi. Acınızı bütünüyle paylaşmamıza imkân yok, ancak her aşamada sizin yanınızda olacağız” dedi ve meclislerinde Kur’an okunmasının sağladı.  

Christchurch’deki Hagley Park’ta kılınan cuma namazına katılıp, namaz öncesindeki kısa konuşmasına, “Peygamber Muhammed dedi ki: ‘karşılıklı şefkat merhamet ve sempatileri ile inananlar tek bir beden gibidir. Vücudun herhangi bir kısmı acı çekerse, bütün vücut acı hisseder.’ Yeni Zelanda da sizinlez yasta, biz biriz” ifadeleri kullandı.

Caniyi yakalayan polislere gösterdikleri kahramanlık için teşekkür ettikten sonra; “asla o caninin adını anmayacağım, sizden vefat eden insanların isimlerini anmanızı rica ediyorum. O hayatları alan adamınkini değil. O bir terörist. O bir suçlu!” dedi. 

Bütün Yeni Zelandalılardan Cuma günü Müslümanların acısını paylaşmalarını, sembolik başörtüsü takarak Müslümanlara destek vermelerini istedi. Camileri koruma altına alacakları sözünü vererek. Yeni Zelanda halkının, camilerin bulunduğu sokakları çiçeklerle donatmasınıa yolaçtı.

Bakanların, emniyet yetkililerinin ve Yeni Zelanda halkının Müslümanlara karşı dayanışmasını, destek ve sevgisini sağlayıp, Yeni Zelanda Polisine verdiği emirle; katliam görüntülerin paylaşılmamasını istedi. 

Yeni Zelanda devlet televizyonu “tvnz” ve “rnz” tarafından canlı yayınlanan törenlerde Cuma ezanının da canlı olarak yayınlanmasını sağladı.

Terör saldırısının ardından gösterdiği birleştirici tavırla ulusal ve uluslararası kamuoyunun Takdirini kazanmış ve çok asil ve mert bir duruş sergileyip örnek olmuştur. 

Yeni Asya da Bu olaylara bigâne kalmayarak Avustralya temsilcimiz, muhterem dava arkadaşımız Fatih Yargı da “Şahs-ı Manevi” adına Yeni Zelande’ya gitmiş ve gerekli temas ve haberleri yaparak anında dünyayı ve bizi haberdar ederek mutlu etmiştir. 

Ülkemizdeki Siyasiler, partilerin başkan ve yetkilileri bu konuda; “Lanetliyorum, insanlık suçu!” şeklindeki ifadelerle görüşlerini beyan etmişlerdir.   

Yurt dışından da bu menfur saldırı birçok kanaldan kınanmıştır. Bizim parti başkanlarımız ve siyasete soyunanlarımız ise, toplantılarında, meydanlarda, TV’lerde, beyanlarındaki kullandıkları dil, tavır, tarif ve yakıştırmalarını ehli insafın vicdanlarına havale ediyorum. Yorum sizin efendim!