Hicri 1446. Yılınızı tebrik ederek ve hayırlara vesile olması niyazı ile yazımıza başlayalım. 20 Eylül 622 günü, İlâhî davete icabet eden Hz. Muhammed’in (ASM) Mekke’den Medine’ye “Hicreti” aynı zamanda “Hicri Takvim” başlangıç tarihidir.
“Hicrete” aslında bir hicran ve zulümden doğsa da ilâhî emirle yepyeni nurlu ufuklara sebep olmuş, İslam güneşinin parlamasına vesile olmuştur! Kureyşlilerin inkârlarında diretmelerine karşı Taif’e yönelen Hz. Peygamber; onların da taşlamalarına maruz kalmıştı. Bu küfür ve inkârcılığa rağmen Resulullah Mekke’de tebliğ görevini sürdürdü. Bu dayanılmaz zorluklara karşı Allah’ın emri gelmiş ve Müslümanlar “Hicrete” mecbur kalmışlardı.
İnancın gereğini yerine getirmek, hayatını korumak için vatanı terk, başka bir diyara göç, inanç adına her türlü zorluğa katlanmak İslâm’a bağlılığın nişanesi! Ayetlerde cihatla birlikte anılan HİCRET. (Bakara2/218; Enfâl 8/72, 74-75; Tevbe 9/20; Nahl 16/110) (Al-i İmrân 3/195; Nahl 16/41; Hac 22/58) Hz. Peygamber’in izniyle ilk defa Âmir b. Rabia ve hanımı Leylâ Bint Ebû Hasme’nın sadakati! Mekkelileri bütün engellenmesine rağmen gizlice yapılan “Hicret!” Ömer b. Hattâb’ın, Kâbe’yi tavaf ederek iki rek‘at namaz kıldıktan sonra müşriklere meydan okuyarak alenen yola çıkma cesaretini ruhunda barındıran “Hicret!” Başlangıçta İslâm’a girenlerin yurtlarını terkedip Medine’ye “göçmelerini farz kılan Hicret!” Yeni Müslüman olanların İslâmiyet’in hükümlerini öğrenmeleri ve İslâm toplumunun çekirdeğini oluşturan Ensar ve muhacirlere destek olmalarını zaruri haline getiren. “Hicret!” Tarihî, içtimaî, iktisadî, dinî, siyasî ve hukukî yönden çok yönlü birtakım sonuçları olan “Hicret!”
Bu Hicretin Medineliler ’in İslâmiyet’e girişinde önemli bir yeri olmuştur.
HİCRET” edenlere muhacir, Medineli Müslümanlara Ensar denildi. Ensar’la muhacirler arasında kardeşlik bağı (muâhât*) kurulmuş ve bunlar birbirlerine mirasçı kılınmıştır.
HİCRETLE” Medine şehri; İslâmiyet’in çevreye kolay yayılması, merkezî konumu, müdafaaya elverişli coğrafî yapısı, kervan yollarının üzerinde bulunmasının önemi ortaya çıkmıştır.
HİCRETTEN” önce siyasî bir organizasyona sahip bulunmayan Müslümanların siyasî iktidarlarının Hâkimiyet ve faaliyet alanı ve bir yurtları olmuştur.
HİCRETTEN” sonra Hz. Peygamber İslâm devletini kurmuş, diplomatik temaslarla İslâm tarihinde yeni bir dönem başlamıştır. Medine’nin Yesrib olan adı, “fesat” anlamında olduğu için Hz. Peygamber tarafından “hoş ve güzel” mânasında Taybe veya Tâbe’ye çevrilmiş, Medîne-i Münevvere adıyla anılarak Müslümanların kurdukları devletin ilk başşehri olmuş ve bu konumunu Hz. Osman’ın şehit edildiği tarihe kadar korumuştur. Mescid-i Nebi yapılmıştır.
Hudeybiye Antlaşması (628) ile Müslüman varlığını reddeden Kureyş İslâm devletini tanımıştır. İslâmiyet yalnız bir inanç sisteminin yanında, aynı zamanda bir hayat tarzı, bir dünya görüşü olduğu, Müslümanların İslâmî hükümleri rahatlıkla yerine getirdiği, güvenlik içinde yaşamaları sağlanmıştır.
Medine’deki Evs ve Hazrec kabileleri arasında 120 yıl boyunca devam eden düşmanlık sona ermiştir. Medine’deki Yahudiler, civardaki kabileleri de içine alan, devletin ilk anayasası ve antlaşmalar yapılmıştır.
Resûl-i Ekrem, Hz. İbrâhim’in hareminden (Mekke) sonra bu yeni merkezin de harem olmasını Allah’tan niyaz etmiş, niyazının kabulü üzerine de şehrin doğusundaki Harretüvâkım ve batısındaki Harretülvebere ile güneydeki Âir (Ayr) ve kuzeydeki Küçük Sevr dağları arası şehrin harem sınırı olarak kabul edilmiştir.
Resûl-i Ekrem, Mekke’nin fethinden sonra Ensar’a karşı vefa duygusuyla hareket edip Medine’yi bırakmamış ve vefatında Mescid-i Nebevî’deki hücre-i saâdetine defnedilmiştir.
Uğradıkları baskılar yüzünden daha önce Habeşistan’a göç eden Müslümanlar bu defa ana yurtlarıyla ilgilerini tamamıyla keserek Medine’ye “HİCRET” etmişleridir.
“HİCRET!” hicranı şu anda zalimlerin hunharlığıyla en başta Filistin, Gazze ve dünyanın çeşitli bölgelerinde devam ediyor. İnşallah bu hicranların da biteceğine, yeni manevî fetih umutlarını beraberinde getireceğine inanıyoruz. Bu ümit ve inançla dualarımıza devam edelim. Hicri Yılın İslâm Ümmetine ve insanlığa rahmet ve berekete vesile olması dilek ve temennilerimle.