Bosna Hersek halkına, milletler arası arenada tanınan, müstakil ve egemen bir devlet bırakan Aliya İzzetbegoviç, 19 Ekim 2003’te başşehir Saraybosna’da vefat etti. Vefatından önce “şehitlerin arasında mütevazı bir mezara defnedilmek istediğini” vasiyet etmesi üzerine Saraybosna’daki Kovaçi Şehitliği’ne defnedildi.
BOSNA VE ALİYA İZZET BEGOVİÇ (3)
***
ALİYA İZZETBEGOVİÇ VE SON GELİŞMELER
Biyografisi:
Bosnalı Müslüman Boşnakların lideri ve Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç, Mustafa ve Hiba ebeveyninin beş çocuğundan biri olup, 8 Ağustos 1925’te Bosna Hersek’in Bosanski Samac şehrinde doğdu. Sadece Bosnalı Müslümanlar için verdiği mücadeleyle değil, eserleriyle ve kıymetli fikirleriyle de hafızalara kazınan âlim bir rehberdi.
Henüz 3 yaşındayken ailesiyle Saraybosna’ya taşınan ve eğitimini burada sürdüren Aliya, daha gençlik yıllarında ülkedeki Müslüman nüfusa matuf tefrikacılığa baş kaldıran isimler arasında yer aldı.
Aliya, Yugoslavya Krallığı döneminde, temel hedefi ülkedeki Müslüman Boşnakları dîni ve millî konularda şuurlandırmayı gaye edinen “Genç Müslümanlar Teşkilâtı”nın önde gelen isimlerindendi. Bu teşkilât, Müslümanların ülkedeki diğer etnik ve dîni gruplarla eşit haklar elde etmesine ve aynı zamanda Çetnik ve Ustaşa’ların yıktığı Müslüman evleriyle câmileri yeniden inşa etmeye çalışıyordu.
Savaşın akabinde kurulan Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti, dîni ve millî konularda Müslüman Boşnakların problemlerine çözüm olmadı. Aralarında Aliya’nın da bulunduğu “Genç Müslümanlar Teşkilâtı”nın bazı üyeleri, “Dîn şuurunun uyandırılması” yönündeki faaliyetleri sebebiyle 1946’da tevkif edildi.
Aliya, 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Fakat mücadeleye devam etti. Hapisten çıktıktan sonra önce Ziraat Fakültesi’ne kaydoldu, 2 yıl sonra da Hukuk Fakültesi’ne geçti ve buradan mezun oldu.
1949’da Halida ile evlenen Aliya’nın Leyla, Sabina ve Bakir adlarında üç çocuğu oldu.
Marksist-Leninist görüşlere sahip olan Josip Broz Tito liderliğindeki Yugoslavya’da da insan hakları için mücadelesini sürdüren Aliya, “Preporod”, “Takvim” ve “Glasnik” gibi gazete ve mecmualarda müstear isimle yazılar yazdı. Yazılarını, çocuklarının baş harflerinden oluşan “LSB” mahlası ile neşretti. Diğer taraftan, İslâm Dünyası’nın içinde bulunduğu durumla da âlakadar oldu ve bu konuda yazdığı “İslâm Deklarasyonu” isimli eserini 1970’de neşretti.
İkinci Hapis Dönemi
Tito’nun 1980’de ölmesiyle Yugoslavya’da aşırı milliyetçilik yeniden sahneye çıktı. O yıllarda ceza kanununa “ifade suçu” da eklendi. Aliya, yazdığı “Doğu ve Batı Arasında İslâm” isimli eserini neşretmeden biraz önce, 12 Müslüman aydınla tevkif edildi. (1983) Hemen arkasından, “Saraybosna Faslı” olarak adlandırılan dâvâ başladı.
Bu dâvâda Aliya ve diğer Müslüman aydınlar, ifade suçundan ve organize teşkilât kurarak düşmanca faaliyette bulunmaktan ve “İslâm Deklarasyonu” isimli kitabındaki ifadelerinden dolayı suçlu görülerek 14 yıl hapse mahkûm edildi. Hapiste geçirdiği günlerde “Hürriyete Kaçışım” ve “Zindandan Notlar” isimli eserlerini yazdı. (1983-1988)
1988’de afla tahliye edildi ve 1990’da kurulan ve bugün de Bosna-Hersek’teki Boşnakların en büyük partisi “Demok- ratik Eylem Partisi’nin” (SDA) ilk genel başkanı seçildi. Bu parti ilk olarak çok partili seçimde ülkede en çok oyu alırken, Aliya da Yugoslavya’daki 6 sosyalist cumhuriyetten biri olan Bosna-Hersek’in Cumhurbaşkanı oldu.
1990’daki demokratik seçimlerden sonra Aliya İzzetbegoviç yönetiminde Müslümanların sosyal hayatı giderek daha da gelişti. “Preporod” adlı bir kültür cemiyeti, “El-Kalem” isminde İslâmî eserler neşreden “Merhamet” isminde bir sosyal yardım cemiyeti kuruldu.
DESTAN YAZAN BOSNA SAVAŞI
Yugoslavya, 1990’ların başında dağılmaya başladı. Yugoslav Halk Ordusu (JNA) 1991’de Slovenya’da çatışmaları provoke ederken, Hırvatistan’da da çatışmalar başladı. Aynı yıl çatışmalar Bosna Hersek’in Ravno ve Popovo Köyleri’ne de sıçradı. Diğer taraftan, Bosna-Hersek’te de bağımsızlık meselesi gündeme geldi. Daha sonra Bosna’daki savaş suçlarından dolayı müebbet hapse mahkûm edilecek olan Bosnalı Sırp siyasetçi Radovan Karadzic, bağımsızlık fikrine karşı çıkarken, savaş durumunda Bosnalı Müslümanların yok olacağını savunuyordu.
Saraybosna’da 29 Şubat-1 Mart 1992’de yapılan ve Bosnalı Sırpların büyük çoğunluğunun boykot ettiği istiklâliyet referandumuna katılanların yüzde 99,7’si bağımsız Bosna Hersek’e “evet” dedi. Referandumun hemen ardından 1996’ya kadar sürecek olan savaş başladı. JNA ve silâhlandırdığı paramiliter Sırp gruplar, Bosna Hersek’in farklı şehirlerinde saldırılara başladı. Aliya, bütün Bosnalıları bu saldırılara karşı koymaya çağırıyor ve Boşnaklar Aliya’nın liderliğinde çetin bir mücadele veriyordu!
Sırp paramiliter gruplar, kadın ve çocuklar dahil sivillere matuf büyük katliâmlar yapıyordu. İnsanlar evlerinden sürülüyor, kadınlara tecavüz ediliyor, İslâm’a dair ne varsa yok ediliyor, toplama kamplarında insanlara akıl almaz işkenceler yapılıyordu.
Ülkenin bağımsızlığını savunanlar, kuzeyde ve doğuda Sırplara karşı savaşırken, güneyde ve batıda ise Hırvatlarla çetin bir mücadele veriyordu. Sırp askerleri tarafından 3,5 yıl kuşatma altında tutulan başşehir Saraybosna’nın yanı sıra Prijedor, Bijelina, Zvornik, Visegrad, Srebrenitsa, Foça gibi birçok şehirde büyük katliâmlar, soykırımlar yaşandı.
Sırp yanlısı Yugoslav ordusu tarafından 5 Nisan 1992’de Saraybosna Havaalanı işgal edildi. 2 Mayıs 1992’de Sırplar tarafından resmen ilân edilen Saraybosna Muhasarası, 29 Şubat 1996 tarihine kadar 1425 gün devam etti. Bu zaman zarfında Saraybosna, Sırplar tarafından yoğun biçimde roket saldırısına mâruz kaldı. Stalingrad (St. Petersburg) muhasarasından sonra, dünya tarihinde en şiddetli muhasara günlerini yaşayan Saraybosna’nın dış dünya ile münasebeti, 1993’te Butmir bölgesinde yaptırılan 800 metrelik bir tünelle sağlandı. Resmî bilgilere göre muhasara esnasında 11.000 kişi öldürülmüş, 50.000 kişi yaralanmış ve 35.000 bina tahrip edilmiştir. Bunlar arasında hususiyle câmiler, hastahaneler, kütüphaneler, medya merkezleri, devlet binaları, askerî kışlalar ve halkın yaşadığı bir kısım binalar büyük hasar görmüştür. Vijecnica adıyla bilinen yapı ve içindeki Şarkiyat Enstitüsü, 17 Mayıs 1992’de top atışlarıyla yanmış, Enstitü’nün zenginliklerinden sadece % 1’i kurtarılabilmiştir.
Muhasaranın kaldırıldığı Dayton Antlaşması’ndan (1995) itibaren yeni kurulan Bosna-Hersek Devleti ile Müslüman-Hırvat Federasyonu’nun başşehri olan Saraybosna’da savaşın çok büyük tahribatı, hâlâ onarılmaya çalışılmaktadır! 3
BOSNA-HERSEK’İN İLK CUMHURBAŞKANI
Dayton Anlaşması ile 1995’te sona eren savaşın bilânçosu çok ağır oldu. Savaşta 200 bine yakın insan öldü, 1 milyondan fazla insan evini terk etti. İzetbegoviç, silâhları sustursa da ülkeye karmaşık bir siyasî yapı getiren Dayton Anlaşması’yla ilgili olarak, “Bu âdil bir barış değil, ancak savaşın sürmesinden daha iyidir.” ifadelerini kullanmıştı. Anlaşma ile Bosna-Hersek, “Bosna-Hersek Federasyonu” ve “Sırp Cumhuriyeti” adıyla iki entite ile “Brçko Özerk Bölgesi”ne ayrıldı. Bosna Hersek Federasyonu da 10 kantondan teşkil edilecekti. Savaşın ardından yapılan ilk seçimde, Aliya İzzetbegoviç “bağımsız” Bosna Hersek’in ilk cumhurbaşkanı, dolayısıyla Devlet Başkanlığı Konseyi’nin ilk başkanı oldu.
Aliya İzzetbegoviç’in vefatı
2000’de sağlık durumu sebebiyle Devlet Başkanlığı Konseyi’ndeki vazifesinden istifa ederken, partisinin 2001’deki kongresinde de Genel Başkanlığa aday olmayacağını açıkladı. Bosna Hersek halkına, milletler arası arenada tanınan, müstakil ve egemen bir devlet bırakan Aliya İzetbegoviç, 19 Ekim 2003’te başşehir Saraybosna’da vefat etti. Cenazesine farklı ülkelerden 150 binden fazla insanın katıldığı Boşnak lider, vefatından önce “şehitlerin arasında mütevazi bir mezara defnedilmek istediğini” vasiyet etmesi üzerine Saraybosna’daki Kovaçi Şehitliği’ne defnedildi.
Âlim şahsiyetiyle de tanınan Aliya; “Doğu ve Batı Arasında İslâm”; “İslâm Deklarasyonu”; “Hürriyete Kaçışım”; “Tarihe Şahitliğim” ve “Köle Olmayacağız” gibi eserlerin sahibidir.
Dipnotlar:
3- Risale-i Nur Enstitüsü’nün, Mart-2012’de tertip ettiği “Bediüzzaman Sempozyumu”na, Demokrat Eğitimciler Derneği olarak bazı üyelerimizle biz de iştirak ettik. Dolayısıyla 12 Balkan ülkesinde 13 Balkan şehrini gezdik. Savaşın sürdüğü şehirlerdeki dehşetli izlerini yakından temaşa ettik. O dehşetli ve ürpertici sahneleri hayalen görür gibi oluyorduk.