Bayburt, Müslümanların Anadolu’da ilk fethettikleri yerlerdendir.
Selçuklular “Tuğrul Bey” zamanında bir taraftan Ermenistan’ı, diğer taraftan da Çoruh ve Parhar Dağlarına kadar uzanan, Bayburt’un da içinde bulunduğu sahayı fethetmişlerdi (1054-1055). Bayburt, Malazgirt Meydan Muharebesinden (1071) sonra, 1200 senesine kadar Erzurum’da hüküm süren Saltukoğulları’na, bazen de Danişmendiler’e bağlı olmuştur.
Bayburt’un gelişmesi, Erzurum Meliki “Muğiseddin Tuğrul Şah” ile oğlu “Rükneddin Cihan Şah” zamanında (1200-1230) olmuştur. Tuğrul Şah’ın yeniden inşa ettirdiği Bayburt Kalesi’nde kitabesi vardır. Selçuklular zamanında başlayan bu gelişme, İlhanlılar zamanında İran (Tebriz) – Trabzon transit yolunun buradan geçmesiyle daha da artmıştr.
İlhanlılar zamanında Bayburt’ta Medreseler yapılmıştır. Erzurum Valisi “Cemalettin Hoca Yakut”, Erzurum’daki Yakutiye Medresesine nazire olarak, Bayburt’ta da Yakutiye Medresesini yaptırmıştır. Ayrıca, daha önce yapılmış olan “Mahmudiye Medresesi” yeniden inşa edilmiştir.
Bayburt, son İlhanlı Hükümdarı “Ebu Said”in vefatından sonra zaman zaman sırasıyla “Celayiroğulları”, “Ertenaoğulları” ve “Akkoyunlular”ın eline geçmiştir. Fatih Sultan Mehmed “Otlukbeli Zaferi” ile Bayburt Kalesini de fethetti (1473). Fakat, Akkoyunlu nüfuzu bir müddet daha devam etmiştir. Tam olarak Osmanlı hakimiyetine geçmesi ise, Çaldıran Zaferinden (1514) sonra olmuştur.
19. Asrın sonlarına kadar nüfusunun beşte biri Ermeni olan Bayburt’ta, 1. Dünya Harbinde Ermeniler tarafından büyük tahribat görmüştür. Rus istilâsı sırasında zıvanadan çıkan Ermeniler, sivil halka çeşitli işkencelerde bulunmuşlardır! Hatta, halkın bir kısmını Taş Mağaralara doldurup üzerlerine gaz dökerek yakmışlardır! Doğu Anadolu’nun bazı yerlerinde de bunun gibi bir çok vahşiliklerde bulunmuşlardır!
Ermeni militanları Bayburt’ta bu vahşiliklerine devam ettikleri bir sırada Binbaşı Hanları denilen yerde gizli bulunan askerî cephanelik mu’cizevî olarak büyük gümbürtülerle patlamaya başlar. Sanki büyük bir askerî kuvvet ateş ederek yaklaşıyordu! Dehşete kapılan Ermeniler, büyük bir şaşkınlık içerisinde paniğe kapılıp “Osmanlı Geliyooor” şeklinde bağrışarak –arkalarına bakmadan- kaçmışlardır! Bu katliâmdan kurtulan halk ve çevreden yetişen milisler, Ermenileri bir müddet takip etmişlerdir. Böylece Bayburt’un kurtuluşu gerçekleşmiş oldu! (21 Şubat 1918)
Her sene Şubat’ın 21. Günü Bayburt’un Kurtuluşu büyük bir heyecanla kutlanmakta, temsili olarak canlandırılmaya çalışılmaktadır.
BAYBURT’UN YETİŞTİRDİĞİ BAZI SİMALAR
Hacıpaşa Molla Fenari: Meşhur Türk tabibi ve Mısır’daki tedrisatıyla (yüksek seviyede âlim yetiştirmesiyle) dünya çapında büyük şöhret kazanmıştır.
Şeyh Ekmelüddin Muhammed bin Mahmut el Babarti: Simavna kadısının oğludur. Fıkıh, Hadis, Kelâm ile Arap Dili ve Edebiyatına –bu sahalarda eserler verecek kadar- vâkıftı. Aynı zamanda, Seyyid Şerif Cürcani, Molla Fenari ve Bedreddin Simavi gibi bir çok meşhur âlim yetiştirmiştir.
Bir çok eserlerinden bazıları şunlardır:
1) El İnaye: Dil, Gramer ve fıkıh usûlleri’ nin tahlil edildiği eser.
2) Şerhu Akidet-i Ehli’s-sünnet ve’l cema’a: Kelâm ve Akaid’le ilgili dokuz telifinden en mühimmi.
3) Şerhu Vasiyyeti’l İmami’l Âzam: İmami’l Â’zam Ebu Hanife’nin “El Vasiyye” isimli risalenin şerhidir.
Zihnî: Asıl ismi “Mehmed Emin”dir. Şiirlerinde “Zihnî” mahlasını kullandığı için, bu isimle anılır. Erzurum ve Trabzon medreselerinde yetişmiştir. Doğu Anadolu’nun bazı yerlerinde Nahiye Müdürlüğü ve Mal Müdürlüklerinde bulunmuştur.
Eserleri:
1) Dîvan-ı Zihnî: Bir çoğunu aruz vezniyle yazdığı şiirlerden meydane gelen eser.
2) Sergüzeştname: Yaşadığı mühim hadiselerle ilgili olup, müellifinin kendi hattıyla yazılmış nüshası, İ. Ü. Kütüphanesinde, no. 2727’de kayıtlıdır.
3) Kitab-ı Hikâye-i Garibe: Eserdeki hadisenin kahramanı, Bayburt Beylerinden Hacı Sadullah Bey, ailesi ve uzun maceralar yaşayan oğlu Abdullah Bey’dir.